VELAYET DAVASI NEDİR?
Velayet davası, reşit olmayan çocukların velayetinin hangi ebeveynde kalacağını belirlemek amacıyla açılan bir aile hukuku davasıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre, velayet hakkı çocuğun bakım, eğitim, korunma ve temsil görevlerini kapsar ve yasal bir sebep olmadıkça anne ve babadan alınamaz. Velayet davası, çocuğun yüksek yararını gözetmek amacıyla aile mahkemelerinde görülür.
Çocuğun velayeti, çocuğun kişilik ve malvarlığı haklarına ilişkin yükümlülükleri de içerir. Anne ve babanın, çocuğun geçimi, eğitimi ve iyi bir birey olarak yetiştirilmesi konusunda sorumlulukları bulunmaktadır. Ayrılık ya da boşanma durumunda velayet düzenlemesinin amacı, çocuğun geleceğini güvence altına almak ve çocuğun yüksek yararını korumaktır.
Velayet davalarında hâkim, kamu düzenine ilişkin bir konu olan velayeti resen araştırır ve tarafların talepleriyle bağlı kalmaz. Çocuğun üstün yararı, karar sürecinde temel ilke olarak kabul edilir. Velayetin değiştirilmesi veya kaldırılması gibi durumlarda da bu ilke esas alınır.
Velayet düzenlemesinde çocuğun görüşünün alınması, özellikle 8 yaş ve üzerindeki çocuklar için zorunludur. Yargıtay içtihatlarına göre, idrak yaşı olarak kabul edilen bu yaş sınırındaki çocukların görüşü alınmadan velayet kararlarının verilmesi mümkün değildir. Mahkeme, çocuğun menfaatlerini gözetmekle birlikte onun velayet konusundaki görüşünü dikkate almakla yükümlüdür.
Velayet davası, çocuğun yaşam koşullarını iyileştirmeyi ve geleceğini güvence altına almayı hedefler. Bu süreçte, ebeveynlerin tercihlerinden çok çocuğun üstün yararı öncelik taşır.
Velayet Davası Nasıl Açılır?
Velayet davası, velayetin değiştirilmesini veya kaldırılmasını gerektiren haklı sebeplerin belirtilmesiyle, yetkili aile mahkemesine bir dava dilekçesi sunularak açılır. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde, davaya asliye hukuk mahkemesi bakar. Yetkili mahkeme ise genellikle davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak, kesin yetki kuralı olmadığından, davacı kendi yerleşim yerindeki mahkemede de dava açabilir.
Velayet Davası Ne Kadar Sürer?
Dava süresi, mahkemenin iş yüküne ve somut olayın özelliklerine bağlı olarak değişir. Sürecin daha kısa sürede sonuçlanması ve hak kayıplarının önlenmesi için deneyimli bir aile hukuku avukatından destek alınması tavsiye edilir. Hukuki danışmanlık, somut durum hakkında daha kesin bilgi edinilmesini sağlayabilir.
Velayet Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Velayet davalarında görevli mahkeme, 4787 sayılı Kanun’a göre aile mahkemesidir. Aile mahkemesi olmayan yerlerde ise davalar asliye hukuk mahkemelerinde görülür. Yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesi olmakla birlikte, davacı kendi yerleşim yerindeki mahkemeye de başvurabilir.
VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI NEDİR?
Velayetin değiştirilmesi davası, basit yargılama usulüne tabi olsa da mahkeme tarafları duruşmaya çağırmadan dosya üzerinden karar veremez. Zira velayete dair davalar kamu düzenine ilişkindir ve re’sen araştırma ilkesi uygulanır. Bu nedenle, yargılama sırasında tarafların beyanları, çocuğun görüşleri ve diğer deliller toplanarak kapsamlı bir inceleme yapılır.
Hakim, uzman görüşlerinden ve tarafların yaşam koşullarına dair incelemelerden yararlanır. Çocuk, görüşlerini ifade edecek olgunlukta ise (idrak yaşı) dinlenir. Ancak, çocuğun üstün yararı ile görüşleri çelişirse, üstün yarar esas alınır.
Velayetin Değiştirilmesi Şartları:
Velayetin değiştirilmesi, velayet hakkının verilmesinden sonra ortaya çıkan durum değişiklikleri ile çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda gündeme gelir. Bu durumlar, velayet görevinin aksatılmasına neden olmuşsa dava açılabilir.
Velayetin Değiştirilme Nedenleri:
- Anne veya babanın başkasıyla evlenmesi: Tek başına velayet değişikliği sebebi değildir. Ancak, yeni evlilik velayet görevlerinin ihmaline yol açarsa velayetin değiştirilmsi için dava açılabilir.
- Anne veya babanın başka bir yere gitmesi: Uzun süreli yer değişikliği (örneğin yurtdışına gitmek) çocuğun bakımını aksatıyorsa velayet değiştirilebilir.
- Anne veya babanın ölümü: Velayet hakkına sahip ebeveynin vefat etmesi durumunda, velayet diğer ebeveyne otomatik geçmez. Hakim, çocuğun üstün yararını dikkate alarak karar verir.
Velayetin Değiştirilmesi için Diğer Sebepler:
- Çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi.
- Çocuğun üçüncü bir kişinin yanında bırakılması.
- Çocuğun sağlık, eğitim, ahlak veya güvenlik gerekçesiyle korunmaya muhtaç duruma düşmesi.
Velayetin Değiştirilmesinin Sonuçları:
- Kişisel ilişki düzenlemesi: Velayet hakkı bulunmayan taraf, çocukla kişisel ilişki kurulmasını talep edebilir ve mahkeme bu ilişkiyi düzenler.
- İştirak nafakası: Çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğü doğar. İştirak nafakası, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren hükmedilir.
Velayetin değiştirilmesi davaları, çocuğun üstün yararı gözetilerek detaylı bir inceleme gerektirir. Tarafların yaşam koşulları, çocuğun psikolojik durumu ve ihtiyaçları dikkate alınarak mahkeme tarafından bir karar verilir.
VELAYET HAKKININ KAPSAMI
Türk Medeni Kanunu’nun 335. maddesi ve devamındaki hükümlerle düzenlenen velayet hakkı, çocuğun kişisel ve malvarlığı haklarının korunması, eğitimi ve bakımı gibi konuları kapsayan bir hak ve sorumluluk bütünüdür. Velayet hakkının kapsamı, özellikle Türk Medeni Kanunu’nun 339. maddesi ve devamında belirlenmiştir.
Genel Esaslar:
- Çocuğun Menfaati Esastır: Anne ve baba, çocuğun bakımı, eğitimi ve gelişimiyle ilgili alacakları kararlarda çocuğun üstün yararını gözetmekle yükümlüdür.
- Anne ve Babaya Saygı: Çocuk, anne ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ancak bu yükümlülük, anne ve babanın velayet hakkını kötüye kullanmasını meşrulaştırmaz.
- Çocuğun Kendi Hayatını Düzenleme Hakkı: Anne ve baba, çocuğun yaşına ve olgunluğuna uygun şekilde, kendi hayatını düzenleme hakkını tanımalıdır. Çocuğun düşünceleri, özellikle önemli konularda dikkate alınmalıdır.
- Evi Terk Edememe: Çocuk, anne ve babanın rızası olmadan evi terk edemez.
- Anne ve Babadan Ayrılamama: Çocuk, yasal bir neden olmadıkça (örneğin boşanma, ayrılık, velayet davası veya suistimal gibi durumlar) anne ve babasından alınamaz.
- İsim Belirleme: Çocuğun adı, anne ve baba tarafından birlikte belirlenir.
- Yurtdışında Yaşama: Velayet sahibi ebeveyn çocukla birlikte yurtdışında yaşamaya karar verebilir. Velayet hakkına sahip olmayan taraf yurtışına götürülen çocuk için iade davası açamaz.
Velayet hakkı, yalnızca çocuğun haklarının korunması ve gelişiminin sağlanması amacıyla kullanılabilir. Anne ve baba, bu yetkilerini suistimal etmekten kaçınmakla yükümlüdür.
Velayet Altındaki Çocuğun Bakımı ve Eğitimi
Müşterek çocuğun bakım ve eğitimi ile ilgili kararlar alınırken, öncelikli olarak çocuğun üstün yararı ve menfaati gözetilmelidir. Çocuğun yaşı ve olgunluğu dikkate alınarak, kendi hayatını düzenleme fırsatı tanınmalıdır. Özellikle çocuğun geleceğini doğrudan etkileyen önemli konularda çocuğun görüşüne başvurulması esastır. Çocuğun velayetini kullanan anne ve babasının sözünü dinleme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Anne ve baba, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini kendi imkanları ölçüsünde sağlamalı ve desteklemelidir. Çocuğun bedensel veya zihinsel engeli bulunması halinde de yetenek ve eğilimlerine uygun bir bakım ve eğitim sağlanmalıdır.
Velayet Altındaki Çocuğun Dini Eğitimi
Anne ve baba, çocuğun dini eğitimi konusunda karar verme hakkına sahiptir. Bu hakkı sınırlayacak nitelikte herhangi bir sözleşme veya düzenleme geçersizdir. Ancak erginlik yaşına erişen çocuk, kendi dinini ve inancını baskı altında kalmadan özgürce seçme hakkına sahiptir.
Velayet Altındaki Çocuğun Temsili ve Fiil Ehliyeti
Çocuğun velayeti kapsamında anne ve baba, çocuğu üçüncü kişiler nezdinde temsil eder. Örneğin, okul kayıtları, kurs başvuruları, spor veya sanat etkinliklerine katılım gibi işlemler veliler tarafından çocuğu temsilen yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 342. maddesi uyarınca, çocuğun temsiline ilişkin olarak vesayet hukukunda kısıtlının temsiline dair hükümler uygulanır. Ayrıca, TMK’nın 343. maddesi, çocuğun fiil ehliyeti açısından vesayet hükümlerine atıf yapar. Çocuk, borçlarından kendi malvarlığı ile sorumludur ve anne-babanın çocuk malları üzerindeki hakları bu sorumluluğu etkilemez.
Çocuğun Aileyi Temsili ve Anne-Baba ile Hukuki İşlemleri
Ayırt etme gücüne sahip çocuk, anne ve babasının rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir. Ancak, çocuğun yaptığı bu işlemlerden dolayı borç altına giren taraf anne ve baba olacaktır. Çocuk ile anne ve baba arasında yapılacak işlemlerden kaynaklı olarak çocuğun borç altına girmesi, hakimin onayına ve kayyım atanmasına bağlıdır. Aksi halde, borç yükümlülüğü anne ve babaya ait olacaktır.
VELAYET KENDİSİNE VERİLMEYEN EŞ İLE ÇOCUK ARASINDA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI
Boşanma veya ayrılık davalarında, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen eşin, çocukla kişisel ilişki kurulması talebi mahkemeye sunulabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi gereği, mahkeme talep olmasa dahi kişisel ilişki düzenlemesi yapmakla yükümlüdür.
TMK m.182/2:
“Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder.”
Çocuğun velayetine sahip olan eş, mahkemenin kişisel ilişki düzenlemesine dair kararlarına uymak zorundadır. Aksi halde, velayetin diğer eşe verilmesi kararlaştırılabilir. Örneğin, çocuğun velayet hakkı sahibi tarafından diğer eşe gösterilmemesi veya mahkeme kararına aykırı şekilde kişisel ilişki düzenlemesinin ihlal edilmesi halinde, velayetin değiştirilmesine hükmedilebilir.
ÇOCUĞUN VELAYETİ HANGİ DURUMLARDA ANNEYE VERİLİR?
Boşanma davalarında çocuğun velayeti, çocuğun yaşı, ebeveynlerin durumu ve çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenir. Genel olarak, yaşı küçük olan çocuklar ve anne şefkati ile bakımına muhtaç olan çocukların velayeti, annenin bu sorumluluğu üstlenmesine engel bir durum olmadığı sürece anneye verilir.
Çocuk, belli bir yaşa ve olgunluğa ulaşmışsa, mahkeme çocuğun anne ya da babadan hangisi ile yaşamak istediğini de dikkate alabilir. Çocuk, baba ile yaşamak istemediğini ifade etmişse ve annenin velayetini üstlenmesine engel bir durum yoksa, mahkeme çocuğun velayetini genellikle anneye verir.
Anlaşmalı boşanma davalarında taraflar, çocuğun velayeti konusunda uzlaşmış olsalar bile, mahkeme bu uzlaşıyı re’sen incelemekle yükümüldür. Çocuğun yaşı çok küçükse, taraflar çocuğun velayetinin babaya bırakılması konusunda mutabık olsa dahi, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek velayeti anneye verebilir. Bu durumda tarafların mutabakatının sağlanamaması halinde, anlaşmalı boşanma davası çekişmeli hale gelebilir.
Velayet sahibi annenin veya babanın yeniden evlenmesi, tek başına velayetin değiştirilmesini gerektiren bir durum değildir. Ancak, yeniden evlilik çocuğun yaşam koşullarını olumsuz etkiliyorsa veya çocuğun üstün yararını zedeliyorsa, mahkeme bu durumu değerlendirebilir.
ÇOCUĞUN VELAYETİNİN ANNEYE VERİLMEDİĞİ DURUMLAR NELERDİR?
Velayet kamu düzenine ilişkindir ve öncelikli olarak çocuğun sağlık, eğitim ve ahlaki değerlerinin korunması amaçlanır. Şu durumlarda çocuğun velayeti anneye verilmez:
- Annenin Hayat Tarzı: Annenin hayatını çocuğun ahlaki değerlerini olumsuz etkileyebilecek bir şekilde sürdürdüğü tespit edilirse, örneğin annenin hayat kadını olması gibi durumlar.
- Annenin Velayet Görevini Kötüye Kullanması: Annenin baba ile çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engellemesi veya çocuğun baba ile görüşmesini kasıtla zorlaştırması.
- Çocuğun Beyanı: Çocuk, babası ile yaşamak istediğini beyan etmiş ve babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı mahkemece tespit edilmişse.
- Anne Yaşı: Annenin reşit olmaması durumunda, çocuğun velayeti anneye verilmez.
Sonuç olarak, velayetin hangi ebeveyne verileceği kararlaştırılırken, mahkeme çocuğun üstün yararını esas alır. Anne veya babanın hayat tarzı, sorumluluk bilinci ve çocuğa sunduğu fiziksel ve duygusal ortam, bu kararın verilmesinde temel unsurları oluşturur.
ÇOCUĞUN VELAYETİ HANGİ DURUMLARDA BABAYA VERİLİR?
Boşanma sürecinde çocuğun velayetinin babaya verilmesi, birçok faktöre bağlıdır. Genellikle, çocuğun anneye bırakılan velayetinin sağlığı, eğitimi veya ahlakı üzerinde olumsuz etkiler yaratacak bir durum söz konusu ise, velayet babaya verilebilir. Aynı zamanda, çocuğun boşanma davası sırasında babasıyla yaşamak istediğini ifade etmesi ve babanın velayeti üstlenmesine engel bir durumunun bulunmaması, çocuğun üstün yararını gözeterek velayetin babaya verilmesini sağlayabilir. Çocuğun yaşı, velayetin kime verileceği konusunda tek başına belirleyici bir kriter değildir; her durum, çocuğun en iyi şekilde korunması amacıyla ayrı ayrı değerlendirilir.
Anne ve baba arasında ortak bir karar alınarak velayet babaya bırakılabilir, ancak bu durumda da babanın velayet hakkını üstlenmesine engel bir durum olup olmadığı incelenir. Ayrıca, annenin velayet görevini kötüye kullanması, örneğin çocuğun babasıyla olan kişisel ilişkisini engellemesi ve baba ile görüşme günlerinde çocukla görüşmesine engel olması durumunda, velayet babaya verilebilir. Çocuğun fiilen babasıyla yaşaması, örneğin okulunun babasına yakın olması gibi sebeplerle de velayet anneden alınarak babaya verilebilir. Bu durumda da çocuğun üstün yararı her zaman ön planda tutulur.
TÜRKİYE’DE ORTAK VELAYET MÜMKÜN MÜDÜR?
Ortak velayet, çocuğun velayet hakkına ilişkin olarak anne ve babanın hak, yetki ve sorumluluklarını birlikte yerine getirdikleri bir düzenlemedir. Bu sistemde anne ve baba, çocuğun eğitimi, sağlığı ve genel yaşamını etkileyen kararları ortak alır. Türk hukuk sisteminde temel prensip, boşanma halinde velayetin eşlerden birine verilmesidir. Ancak belirli koşulların varlığı halinde ortak velayetin de uygulanabileceği görülmektedir.
Ortak velayetin şartları için bazı koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir:
- Çocuğun Üstün Yararı: Hakim, çocuğun menfaatini esas alarak karar vermelidir. Ortak velayet kararı, çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarına uygun olmalıdır.
- Tarafların Anlaşması: Ortak velayet şartlarından biri gönüllülük esasıdır. Eğer taraflar arasında ciddi uyuşmazlıklar varsa, bu durum çocuğun zarar görmesine neden olabilir.
- Çocuğun Görüşü: Ortak velayetin şartlarından biri idrak çağındaki çocuğun görüşü dikkate alınması ve gerekirse uzman raporlarından yararlanılmasıdır.
Ortak Velayetin Avantajları Nelerdir?
Ortak velayet, çocuğun hem anne hem de babasıyla sağlıklı bir ilişki sürdürebilmesi için önemli avantajlar sunar. Ortak velayetin avantajları şunlardır:
- Ebeveyn Desteği: Anne ve babanın çocuğa aktif destek sağlaması mümkün olur.
- Eşit Sorumluluk: Her iki ebeveynin çocuğa dair kararları birlikte alabilmesi, daha adil bir süreç yaratır.
- Uzlaşma Zorunluluğu: Anne ve babanın iletişim ve işbirliğini artırır.
- Duygusal Destek: Ortak velayetin en büyük avantajlarından biri çocuk için duygusal yıpranmaların azaltılmasıdır.
Ortak Velayetin Dezavantajları Nelerdir?
Bu sistemin bazı risk ve zorlukları da bulunmaktadır. Ortak velayetin dezavantajları şunlardır:
- Karar Alma Zorlukları: Ortak velayetin dezavantajlarından biri ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklardır. Ortak velayet durumunda çocuğa dair karar alma sürecini çıkmaza girebilir.
- Çocuğun Duygusal Durumu: Ortak velayet, çocuğun ebeveynlerinin tekrar bir araya geleceği ümidiyle yaşamasına neden olabilir.
- Pratik Zorluklar: Acil durumlarda her iki ebeveynin de onayı gerekmesi, çocuğun yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Türk Hukukunda Ortak Velayet
Medeni Kanun’daki Durum: Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma halinde velayet kural olarak eşlerden birine verilmelidir. Bununla birlikte, uygulamada bazı durumlarda ortak velayet kararı verilebildiği görülmektedir.
Yargı Kararları: Ortak velayet konusundaki ilk karar, İzmir 4. Aile Mahkemesi tarafından verilmiştir. Bu kararda, çocuğun hem anne hem de babasıyla ilişki kurmasının yararına olacağı belirtilmiştir. Ancak Yargıtay, uzun bir süre bu kararın kamu düzenine aykırı olduğuna hükmetmiştir. Yargıtay’ın 2017 yılında verdiği yeni bir kararla ortak velayetin kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edilmiştir.
Uluslararası Sözleşmeler: Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokolü, çocuğun üstün yararını esas alarak ortak velayete kapı aralamıştır.
Anlaşmalı Boşanmalarda Ortak Velayet
Anlaşmalı boşanmalarda, tarafların ortak velayet konusunda mutabık kalması halinde hakimler bu hükmü onaylayabilmektedir. Ancak bu durumda ebeveynler, velayete dair tüm sorumlulukları ortak şekilde yerine getirmek zorundadır. Resmi işlemler sırasında her iki ebeveynin de onayının gerekmesi gibi pratik sorunlar yaşanabilir.
Ortak velayet, anne ve babanın çocuğun gelişiminde eşit sorumluluk alarak katkıda bulunmalarını sağlarken, çocuğun yararına en uygun kararın verilmesi için dikkatle değerlendirilmeyi gerektirir. Türk hukuk sisteminde kural olarak ortak velayet benimsenmemekle birlikte, uluslararası sözleşmelerin etkisiyle uygulamada yer bulmaya başlamıştır. Bu nedenle, ortak velayeti şartları değerlendirilirken önce çocuğun menfaati, ebeveynlerin uyumu ve uygulanabilirlik gibi faktörler ayrıntılı şekilde incelenmelidir.
Velayet kamu düzenine ilişkin bir düzenleme olduğundan dolayı her ne kadar anlaşmalı boşanma sürecinde taraflar ortak bir karar verme hakları olsa da; evlilik sözleşmesi ve evlilik öncesi yapılan anlaşmalarda velayet hakkı için bir düzenleme yapamazlar. Böyle bir düzenleme yapsalar bile bu hüküm geçersizdir ve mahkeme tarafından çocuğun velayet durumu re’sen araştırılır.
ÇOCUĞUN VELAYETİ HUSUSUNDA BİLİNMESİ GEREKEN TEMEL HUSUSLAR
Velayet, çocuğun korunması ve gözetilmesi için ebeveynlere verilen hukuki bir yetki ve sorumluluktur. Boşanma davalarında velayetin kime verileceği konusu hem ebeveynler hem de çocuklar için hayati önem taşır. Bu nedenle, velayetle hakkı ile ilgili önemli noktaları ayrıntılı olarak ele almak gerekir.
1. Çocuğun Velayetinin Belirlenmesi
Velayetin kimde olacağını belirlerken mahkemeler, çocuğun menfaatini esas alır. İlgili kanunların öngördüğü kriterler dikkate alınır ve bu kriterlerin çocuğun refahına uygun olup olmadığı değerlendirilir. İrade beyanı ve ekonomik durum gibi etkenler önemli olsa da asıl öncelik, çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Mahkeme, tanık ifadeleri, uzman raporları ve çocuğun beyanı gibi çeşitli delillerle karar verir.
2. Geçici Velayet
Boşanma süreci başladıktan sonra mahkeme, yargılama tamamlanana kadar çocuğun kimle yaşayacağına ilişkin geçici velayet kararı verir. Genellikle annenin, çocukla daha yakın bir ilişki kurmuş olabileceği varsayılarak geçici velayet anneye verilir. Ancak bu karar, nihai velayet kararı anlamına gelmez; kesin karar yargılama sonunda verilir.
3. Çocuğun Yaşı ve Cinsiyetinin Etkisi
Çocuğun yaşı, velayet konusunda kritik bir rol oynar. Örneğin, 0-3 yaş arası çocuklar genellikle anne bakımına daha fazla muhtaç oldukları için velayet annenin olur. 3-7 yaş arasında ise baba da uygun bir velayet adıyı olabilir. Okul çağına gelen çocuklar için, ebeveynlerin eğitim olanakları sağlama potansiyelleri de değerlendirilir. Cinsiyetin etkisi konusunda yaygın kanılar olsa da mahkemeler, esas olarak çocuğun ebeveynle kurduğu ilişkiye odaklanır. Çocukların cinsiyetinden bağımsız olarak boşanma sürecinden etkilenebileceği unutulmamalıdır.
4. Çocuğun Fikrinin Alınması
Günümüzde mahkemeler, çocuğun düşüncesini önceki yıllara göre daha fazla dikkate almaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, çocuğun görüşünü dinlemeyi önemli bir prensip olarak kabul eder. Yargıtay’ın emsal kararları da çocuğun düşüncelerine daha fazla değer verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
5. Velayet Hakkının Sona Ermesi
Velayet hakkı, belirli durumlarda sona erebilir. Ebeveynin velayet görevini yerine getirememesi ya da bu hakkı kötüye kullanması halinde mahkeme, velayeti diğer tarafa verebilir veya çocuğa bir vasi atayabilir. Ayrıca çocuğun reşit olması ya da ebeveynlerden birinin vefat etmesi durumunda da velayet sona erer.
6. Boşanmış Kadının Çocuğuna Soyadı Vermesi
Anayasa Mahkemesi’nin 2015 tarihli karanı, boşanmış kadınların velayeti altındaki çocuklara kendi soyadlarını vermelerine imkan tanımıştır. Bu karar, hem cinsiyet eşitliği ilkesine hem de kadın haklarına önemli bir katkı sağlamıştır. Yargıtay da bu yönde kararlar alarak uygulamayı desteklemiştir.
Velayet hakkı, hem ebeveynler hem de çocuklar için kritik bir meseledir. Hukukun temel amacı, çocuğun en yüksek yararını gözeterek kararlar almaktır. Ebeveynlerin, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgi sahibi olmaları, bu hassas sürecin daha sağlıklı yürütülmesine katkı sağlayacaktır.
YABANCI MAHKEME VELAYET KARARLARININ TÜRKİYE’DE TANINMASI VE TENFİZİ
Yabancı mahkeme velayet kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, uluslararası özel hukuk açısından önemli bir mesele olup, sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bir ülkedeki mahkemenin verdiği kararın, başka bir ülkede geçerli olabilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Türk hukukunda, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi, Medeni Usul Hukuku ve Uluslararası Özel Hukuk alanındaki düzenlemelere dayanmaktadır. Yabancı mahkeme velayet kararlarının Türkiye’de geçerli olabilmesi için, öncelikle bu kararların Türkiye’de tanınması gerekmektedir. Tanıma, bir kararın içeriğinin, başka bir ülkede geçerli olmasını sağlamadan, sadece ülkede hukuki etkiler doğuracak şekilde kabul edilmesidir. Tenfiz ise, yabancı bir mahkemenin verdiği kararın Türkiye’de icra edilebilir hale gelmesi sürecidir.
Yabancı Mahkeme Velayet Kararlarının Tanınmasının Şartları
Yabancı mahkeme velayet kararlarının Türkiye’de tanınabilmesi için aşağıdaki koşulların yerine getirilmesi gerekir:
- Kararın Karşılıklı Tanınması: Türkiye, diğer ülkelerle karşılıklı tanıma ilkesine dayalı olarak yabancı mahkeme kararlarını tanır. Bu, her ülkenin, diğer ülkelerin mahkeme kararlarını belirli şartlar altında kabul etmesi gerektiği anlamına gelir.
- Türkiye’deki Kamu Düzenine Aykırılık: Yabancı mahkeme kararları, Türkiye’nin kamu düzenine aykırı olamaz. Örneğin, bir yabancı mahkemenin verdiği velayet kararı, çocuğun yüksek yararı gözetilmeden verilmişse, bu karar Türkiye’de tanınmayabilir.
- Çocukların Menfaatleri: Türkiye’de, özellikle velayetle ilgili kararlar verilirken, çocuğun en yüksek yararı ön planda tutulur. Bu sebeple, yabancı mahkemenin verdiği velayet kararı çocuğun menfaatlerine zarar veriyorsa, bu karar tanınmaz.
- Mahkemenin Yetkisi: Yabancı mahkemenin, karar verdiği konuda yetkili olması gerekir. Eğer bir mahkeme, yalnızca kendi ülkesiyle bağlantılı bir karar verirken, Türkiye’de bu kararın tanınması mümkün olmayabilir.
Yabancı Mahkeme Velayet Kararlarının Tenfizinin Şartları
Yabancı mahkeme velayet kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi için tenfiz edilmesi gerekmektedir. Tenfiz, bir mahkemenin verdiği kararın, Türkiye’de de uygulanabilir hale gelmesidir. Tenfiz başvurusu için aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir:
- Uluslararası Hukukta Bir Engel Olmamalıdır: Yabancı mahkemenin verdiği kararın, Türk hukukunda, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olmaması gerekir. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülkenin mahkemesinin verdiği karar, çocuğun haklarına aykırı olmadığı sürece, Türkiye’de tenfiz edilebilir.
- Yerel Mahkemenin Kararı Uygulaması: Tenfiz başvurusu yerel mahkemeye yapılır ve mahkeme, yabancı mahkemenin kararını Türk hukukuna uygun olup olmadığına karar verir. Eğer mahkeme, kararın Türk hukuku ile uyumlu olduğunu değerlendirirse, tenfiz kararı verir.
Yabancı mahkemelerin verdiği velayet kararları, özellikle çocuğun yüksek yararı göz önünde bulundurularak değerlendirilir. Türkiye, uluslararası alanda çocuk hakları konusunda birçok sözleşmeye taraf olduğu için, yabancı mahkeme kararları çocuğun menfaatine uygun olduğu sürece tanınabilir.
Bununla birlikte, her yabancı mahkeme velayet kararı Türkiye’de geçerli olamaz. Örneğin, çocuğun başka bir ebeveyni ile iletişiminin engellenmesi veya çocuğun fiziksel ve duygusal sağlığını tehdit eden bir durum söz konusu olduğunda, Türkiye, bu kararları tanımama veya tenfiz etmeme hakkına sahiptir.
Yabancı mahkeme velayet kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, özellikle velayet gibi hassas konularda oldukça dikkatli bir değerlendirme gerektirir. Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere taraf olması, yabancı mahkemelerin verdiği kararların çocuğun yüksek yararını gözetmesi gibi faktörler, kararların tanınması ve tenfizi için belirleyici unsurlardır. Bu sebeple yabancı mahkeme velayet kararının tanınması ve tenfizinde uzman bir hukuk bürosundan yardım almak çok önemlidir.