yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi

Index

YURTDIŞINA KAÇIRILAN ÇOCUĞUN GERİ GETİRİLMESİNDE 1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ UYGULAMASI

Uluslararası çocuk kaçırma, bir ebeveyn veya velayet hakkına sahip olan kişi tarafından çocuğun başka bir ülkeye götürülmesi veya alıkonulmasıdır. Bu durum, aile hukuku ve uluslararası hukuk alanında çok hassas bir konudur ve yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi sağlanana kadar birçok aile için acı verici sonuçlara yol açabilir.

Globalleşen dünyada farklı ülkelerden bireyler arasındaki evliliklerin artması, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının da aynı oranda yükselmesine neden olmuştur. Çocuğun bir ebeveyn tarafından diğer ebeveynin izni olmadan yurtdışına götürülmesi, birçok ülkenin ceza hukuku mevzuatında cezai suç olarak düzenlenmemiştir. Bunun yanı sıra, ülkelerin iç hukuklarında bu konuda kapsamlı düzenlemelerin eksikliği dikkat çekmekte ve her ülke, kendi yerel hukuk sistemini uygulamaya çalışmaktadır. Bu durum, yurtdışına götürülen çocuğun iadesi sürecinde ciddi sorunlara ve uluslararası hukukun etkin bir şekilde işletilememesine yol açmıştır.

İlerleyen yıllarda diğer ebeveynin izni olmadan yurtdışına götürülen çocuğun iadesinin sağlanması ve bu sorunun çözümüne yönelik olarak hukuki ve idari bir standart getirme zarureti ortaya çıkmış ve bu bağlamda 1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine Dair Sözleşme oluşturulmuştur. 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi için, velayet hakkı kendisinde olmayan bir ebeveynin müşterek çocuğu yurtdışına götürmesi durumunda uygulanacak hukuki ve idari prosedürleri düzenleyerek, bu tür uyuşmazlıkların üye ülkeler arasında en hızlı ve etkili şekilde çözüme ulaştırılmasını hedeflemektedir.

Çocukların üstün yararını merkeze alan bu düzenleme, uluslararası iş birliğini teşvik ederken, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümünde ortak bir hukuki çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. 2025 yılı itibariyle, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesine üye ülkelerin listesi aşağıda paylaşılmıştır.

Uluslararasi Çocuk Kaçirmanin Hukuki̇ Veçheleri̇ne Dai̇r Lahey Sözleşmesi̇’ni̇n Devleti̇mi̇z İle Arasinda Yürürlükte Olduğu Taraf Devletler
  1. Andorra
  2. Almanya
  3. Amerika Birleşik Devletleri
  4. Arjantin
  5. Arnavutluk
  6. Avustralya
  7. Avusturya
  8. Bahamalar
  9. Belarus (Beyaz Rusya)
  10. Belçika
  11. Belize
  12. Bosna Hersek
  13. Brezilya
  14. Bulgaristan
  15. Burkina Faso
  16. Çek Cumhuriyeti
  17. Çin Halk Cumhuriyeti (sadece Hong Kong ve Makau Özerk Bölgesinde)
  18. Danimarka
  19. Dominik Cumhuriyeti
  20. Ekvator
  21. El Salvador
  22. Estonya
  23. Fiji
  24. Finlandiya
  25. Fransa
  26. Guatemala
  27. Güney Afrika
  28. Gürcistan
  29. Hırvatistan
  30. Hollanda
  31. Honduras
  32. İngiltere
  33. İrlanda
  34. İspanya
  35. İsrail
  36. İsveç
  37. İsviçre
  38. İtalya
  39. İzlanda
  40. Japonya
  41. Kanada
  42. Karadağ
  43. Kazakistan
  44. Kolombiya
  45. Kosta Rika
  46. Kuzey Makedonya
  47. Letonya
  48. Litvanya
  49. Lüksemburg
  50. Macaristan
  51. Malta
  52. Meksika
  53. Moldova
  54. Monako
  55. Morityus (Mauritius)
  56. Nikaragua
  57. Norveç
  58. Özbekistan
  59. Panama
  60. Paraguay
  61. Peru
  62. Polonya
  63. Portekiz
  64. Romanya
  65. Rusya
  66. Saint Kitts ve Nevis
  67. San Marino
  68. Seyşeller
  69. Sırbistan
  70. Slovakya
  71. Slovenya
  72. Sri Lanka
  73. Şili
  74. Tayland
  75. Trinidad ve Tobago
  76. Türkmenistan
  77. Ukrayna
  78. Uruguay
  79. Venezuela
  80. Yeni Zelanda
  81. Yunanistan
  82. Zimbabve

ULUSLARARASI ÇOCUK KAÇIRMANIN HUKUKÎ YÖN VE KAPSAMINA DAİR KANUN

MADDE 2 – (1) Bu Kanun, bir kişiye veya bir kuruma tek başına veya birlikte kullanılmak üzere tevdi edilmiş bulunan ve yer değiştirmenin veya alıkonulmanın gerçekleştiği sırada fiilen kullanılmakta olan velâyet veya şahsî ilişki kurulması haklarının ihlâlinden hemen önce mutat meskeninin bulunduğu taraf ülkelerden birinde bulunan çocuklara uygulanır.

1980 TARİHLİ LAHEY ÇOCUK KAÇIRMANIN HUKUKİ YÖNLERİNE DAİR SÖZLEŞME NEDİR?

1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine Dair Sözleşme, uluslararası çocuk kaçırma vakalarında çocuğun iadesi ve hukuki süreçlerin düzenlenmesi amacıyla oluşturulmuş bağlayıcı bir uluslararası anlaşmadır ve 100’den fazla üye ülke tarafından kabul edilmiştir. Sözleşme, çocuğun alıkoyulduğu ülkede alınan mahkeme kararlarının diğer taraf devletlerde tanınmasını ve uygulanmasını sağlayarak, uluslararası işbirliğini teşvik ederek hukuki süreçlerde yeknesaklık oluşturmaktadır.

Sözleşme’nin amacı, 16 yaşını tamamlamamış bir çocuğun, velayet hakkı ihlal edilerek bir ülkeden başka bir ülkeye götürülmesi veya alıkonulması durumunda, çocuğun derhal mutad meskeninin bulunduğu ülkeye geri dönmesini sağlamak veya şahsi ilişki hakkının tesis edilmesini temin etmektir. Sözleşmeyi hazırlayanlar, özellikle velayet hakkına ilişkin konular başta olmak üzere, çocuğun üstün menfaatinin gözetilmesi gereken her meselenin en sağlıklı şekilde yalnızca çocuğun mutad meskeninin bulunduğu ülkedeki mahkemeler tarafından çözülebileceği varsayımından hareket etmişlerdir. Bu nedenle, çocuğun ebeveynlerinden biri tarafından diğerinin velayet hakkını ihlal edecek şekilde başka bir ülkeye götürülmesi eylemi, ilgili devletlerin ortak anlayışı ve iş birliği teşvik edilerek mutlaka önlenmesi gereken bir eylem olarak kabul edilmiştir.

Çocuğun mutad meskeninden alıkonulması veya çocuğun başka bir ülkeye kaçırılması durumunda, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, yetkili makamlar aracılığıyla hızlı ve etkili bir iade süreci başlatılmasını öngörmektedir. Bu kapsamda, yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi için uygulanacak hukuk kurallarını, yetkili yerel makamların belirlenmesini, başvuru şartlarını, koruyucu tedbirleri ve dava süreçlerine ilişkin özel prosedürleri düzenlemektedir. Lahey sözleşmesi, aynı zamanda, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının önlenmesi amacıyla seyahat kısıtlamaları, velayet belgelerinin denetimi gibi önleyici tedbirlerin alınmasını da teşvik etmektedir.

Yerel makamların işbirliğine zorlanması, bürokrasinin asgariye indirilmesi ve yurtdışına götürülen çocuğun iadesi süreçlerinin çocuğun üstün yararını gözeterek hızlı bir şekilde yürütülmesi, Sözleşme’nin temel amaçları arasında yer almaktadır. Uluslararası hukukta çocuğun güvenliği, refahı ve çıkarlarının öncelikli olduğu ilkesine dayanan Sözleşme, taraf devletler arasında bilgi paylaşımı, hukuki yardımlaşma ve koordinasyonu zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte çocuğun iadesi davası devam ederken, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı, sosyal çevresiyle ilişkilerinin korunması ve eğitimine devam etmesi gibi hususlar öncelikli olarak ele alınmaktadır. Ayrıca, çocuğun iadesi davasında mahkeme süreçlerinde uygulanacak özel prosedürler, çocuğun durumunun detaylı bir şekilde incelenmesini ve çocuğun çıkarlarına en uygun kararların verilmesini sağlamaktadır.

Bununla birlikte, hukuki süreçler her vakada karmaşık olabilir ve belirli faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle, taraf devletler arasında uluslararası çocuk kaçırma durumlarında; Sözleşme hükümlerine uygun işbirliği sağlanması ve ailelerin profesyonel hukuki destek alarak sürece dahil olması büyük önem taşımaktadır. 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, çocuğun alıkonulma veya ebeveyni tarafından yurtdışına kaçırılma eyleminin gerçekleştiği ülke ile iade talebinin yapıldığı ülke arasında hızlı bir koordinasyonu temin ederek, etkili bir uluslararası çözüm mekanizması sunmaktadır. Çocuğun üstün yararını ve güvenliğini koruma amacını esas alan bu metin, yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi süreçlerinin çözümünde taraf devletler için bağlayıcı bir çerçeve sunmakta ve uluslararası çocuk koruma standartlarının gelişimine önemli katkılarda bulunmaktadır.

lahey sözleşmesi çocuğun iadesi

YURTDIŞINA GÖTÜRÜLEN ÇOCUĞUN İADESİNDE 1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ’NİN ÖNEMİ NEDİR?

1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönleri Sözleşmesi, uluslararası çocuk kaçırma vakalarında hukuki düzenlemeler sağlayarak, çocukların korunmasını ve üstün menfaatlerinin gözetilmesini amaçlayan kritik bir uluslararası anlaşmadır. Sözleşme, müşterek çocuğun haksız şekilde alıkonulduğu veya kaçırıldığı ülkede alınan mahkeme kararlarının diğer taraf devletlerde tanınmasını ve uygulanmasını sağlayarak, çocuk kaçırma vakalarına etkin bir çözüm sunmayı amaçlamaktadır.

  • Çocuğun Üstün Menfaati: Sözleşmenin temelinde, çocuğun üstün menfaatinin korunması ilkesi yer almaktadır. Çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal refahı, eğitimine devam etmesi ve sosyal çevresiyle ilişkilerinin korunması öncelikli olarak ele alınmaktadır. Her durumda çocuğun güvenliği ve sağlığı esas alınarak karar verilir.
  • Çocukların Korunması: Sözleşme, çocukların uluslararası düzeyde korunmasını hedeflemektedir. Kaçırılan veya alıkonulan çocuğun iadesi sağlanarak, çocuğun mevcut ortamındaki istikrarın bozulmaması ve gelecekteki refahının garanti altına alınması amaçlanır. Çocuğun iadesi davası devam ederken çocuğun bir tehlike altında olduğu tespit edilirse geçici koruma kararları uygulanabilir ve çocuk alıkoyan ebeveynden alınabilir.
  • Uluslararası İşbirliği ve Koordinasyon: Lahey Sözleşmesi, taraf devletler arasında bilgi paylaşımı, hukuki yardımlaşma ve etkin koordinasyon mekanizmaları geliştirmektedir. Yetkili yerel makamlar, yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi süreçlerinde işbirliği yaparak bürokrasiyi azaltmak ve hızlı sonuç almayı hedefler. Bu işbirliği, çocuğun kaçırıldığı ülke ile iade talebinde bulunan ülke arasında etkili bir köprü oluşturmaktadır.
  • Hukuki Standartizasyon: Sözleşme, taraf devletler arasında uluslararası çocuk kaçırma vakalarına dair tek bir hukuki çerçeve ve standartlar sunmaktadır. Bu bağlamda, mahkemeler ve idari makamlar için belirli prosedürler ve uygulamalar öngörülmektedir. Hukuki standartizasyon sayesinde, farklı ülkelerdeki hukuki yaklaşımların uyumlu hale getirilmesi sağlanmaktadır.
  • Yerel ve Uluslararası Yargıların Yetki Alanlarının Belirlenmesi:
    Sözleşme, çocuğun iadesi davasında hangi ülkenin mahkemesinin yetkili olacağını ve hangi hukukun uygulanacağını açıkça düzenlemektedir. Bu, yargısal belirsizlikleri ortadan kaldırarak sürecin daha öngörülebilir hale gelmesini sağlamaktadır.
  • Ebeveynler Arasındaki Anlaşmazlıkların Çözümü: Sözleşme, uluslararası çocuk kaçırma durumlarında ebeveynler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk ve diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını teşvik etmektedir. Bu mekanizmalar, mahkeme süreçlerine gerek kalmadan, taraflar arasında barışçıl bir şekilde çözüm bulunmasını kolaylaştırmaktadır.
  • Bağlayıcılık ve Yaptırım: 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, taraf devletler için bağlayıcı bir hukuk kaynağıdır. Üye ülkeler, sözleşme hükümlerini uygulamakla yükümlüdür ve milletlerarası çocuk kaçırma vakalarının çözümünde bu çerçevede hareket etmek zorundadır.
  • Hızlı ve Etkili Çözüm: Sözleşme, yurtdışına götürülen çocuğun iadesi süreçlerinde hızlı ve etkili bir çözüm sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Çocuğun güvenli şekilde mutad meskene iadesi için yetkili makamlar arasında hızlı iletişim ve işbirliği teşvik edilmektedir. Çocuğu iadesi sürecinde, çocuğun üstün menfaatine zarar verilmeden hareket edilmesi hedeflenmektedir..
  • Fiziksel ve Psikolojik Sağlığın Korunması: Sözleşme, çocukların alıkonulma veya kaçırılma sürecinden kaynaklanabilecek travmalara karşı korunmasını ve sağlıklı bir ortamda büyümeye devam etmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi sürecinde mahkemeler ve diğer ilgili makamlar, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığına öncelikli olarak dikkat etmek zorundadırlar.
  • Kültürel ve Sosyal Bağların Gözetilmesi: Sözleşme, çocuğun mevcut sosyal ve kültürel bağlarının korunmasına önem vermektedir. Çocuğun alıştığı çevreden koparılmaması ve sosyal adaptasyonunun zarar görmemesi, karar süreçlerinde dikkate alınmaktadır.

Sonuç olarak, 1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönleri Sözleşmesi, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümünde taraf devletler için bağlayıcı bir çerçeve sunmaktadır. Lahey Sözleşmesi, çocuğun üstün menfaatinin korunmasını temel alarak, süreçlerin hızlandırılması, uluslararası işbirliği mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve çocukların güvenliğinin sağlanması konusunda kritik bir rol üstlenmektedir.

1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİNİN KAPSAMI NEDİR?

1980 tarihli Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi koşullarını, uluslararası çocuk kaçırmanın çerçevesini ve uygulama alanını belirlemektedir.

Kaçırmanın Tanımı: 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, koruma hakkına sahip olanın izni olmadan çocuğun başka bir ülkeye götürülmesi ve alıkonulması durumlarını kapsamaktadır. Çocuğun mutad meskeninin değiştirilmesi ve çocuğun alıkoyulması durumunda kaçırma gerçekleşmiş kabul edilmektedir. Uluslararası çocuk kaçırma durumu, sadece çocuğun fiziksel olarak bir yerden başka bir yere taşınmasıyla sınırlı değildir; aynı zamanda, çocuğun sürekli ikamet ettiği ülke dışına çıkartılması veya burada alıkonulması da kapsam dahilindedir.

Sözleşmeye Taraf Ülkeler: Sözleşme, 100’den fazla ülke tarafından imzalanmış ve kabul edilmiştir. Taraf ülkeler, sözleşmenin hükümlerini ulusal hukuklarına entere ederek bu doğrultuda uygulama yapmakla mükelleftirler. Sözleşmeye taraf ülkeler, yurtdışına götürülen çocuğun iadesi sürecini kolaylaştırmak amacıyla birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler. Bu durum, yalnızca uluslararası hukuk düzenine katkıda bulunmakla kalmayarak, aynı zamanda ulusal mahkemelerin ve yerel otoritelerin de anlaşmazlıkları hızlı ve etkili bir şekilde çözmeleri için sorumluluk yüklemektedir.

Geri Getirme Yükümlülüğü: Sözleşme, çocuğun kaçırıldığı ülkede verilen bir kararın diğer ülkeler tarafından tanınmasını ve yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesinin kısa sürede sağlanmasını öngörmektedir. Çocuğun iadesi davası ve iade sürecinde, çocuğun güvenliği ve menfaatleri ön planda tutulur ve geri getirme süreci, çocuğun hem fiziki hem de psikolojik sağlığını göz önünde bulundurarak gerçekleştirilir. Çocuğun geri getirilmesinin engellenmesi durumunda, Lahey Sözleşmesi, mahkemelere ve ilgili yerel mercilere müdahale etme yetkisi tanımaktadır.

Sözleşmenin Amacı ve Hedefleri: 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, çocuk kaçırmalarının uluslararası boyutta önlenmesini ve çocukların, velayet hakkı sahibinin izni olmadan başka bir ülkeye taşınmalarını engellemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, çocuğun menfaatlerini korumak için her ülkenin iç hukuk düzenine uygun bir şekilde, ülkelerarası çocuk kaçırılmalarına karşı ortak bir yaklaşım geliştirilmesini teşvik etmektedir.

Çocukların Menfaatinin Korunması: Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi sürecinde, çocuğun menfaatlerinin korunmasını sağlamak adına her türlü önlemi almayı öngörmektedir. Sözleşmeye taraf ülkeler, çocukların güvenliğini tehlikeye atmadan, hukuki süreçlerin işleyişini gözden geçirir ve çocuğun bulunduğu ülkede gereken önlemleri alırlar. Bu sayede yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi sürecimde çocuğun hem hukuki hem de fiziksel güvenliği sağlanmış olur.

Velayet Hakkı İhlal Edilenin Tespiti: Sözleşme, velayet hakkı ihlal edilen tarafın tespitini önemli bir unsur olarak kabul etmektedir. Çocuğun yasal olarak kaçırıldığı veya alıkonulduğu durumlarda, velayet hakkına sahip ebeveynin veya 3. bir kişinin velayet ve koruma hakkına sahip olduğunu ispatlaması beklenmektedir. Başvurucu taraf, velayet ve koruma hakkına yasal olarak sahip olduğunu ispatlayamazsa yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi için gerekli prosedürü başlatması mümkün olmayacaktır.

İadenin Reddi İçin İstisna Sebeplerinin Belirlenmiş Olması: Sözleşme, yurtdışına götürülen çocuğun iadesi talebinin reddedilebileceği bazı istisnai sebepler belirlemiştir. Bu istisnalar arasında, çocuğun geri getirilmesinin çocuğun sağlığı veya güvenliği açısından tehlikeli olması, çocuğun belirli bir yaşa ulaşmış ve kendi iradesine dayalı olarak geri dönmek istememesi gibi durumlar yer almaktadır.

1980 tarihli Lahey Sözleşmesi uyarınca yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesine ilişkin davalar hakkında AİHM içtihatlarının incelendiği “Uluslararası Çocuk Kaçırma AİHM İçtihatları sayfamızı inceleyebilirsiniz.

uluslararası çocuk kaçırma

ÇOCUĞUN YURTDIŞINA KAÇIRILMASI DURUMUNDA 1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ BAĞLAYICILIĞI

1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönleri Sözleşmesi, taraf ülkeler için hukuki bağlayıcılığı olan bir uluslararası anlaşmadır. Sözleşmenin hukuki bağlayıcılığı, yalnızca taraf ülkeler arasında değil, aynı zamanda uluslararası toplumda da önemli bir yere sahiptir. Bu bağlayıcılıkla ilgili bazı temel hususlar şu şekilde açıklanabilir:

  • Taahhüt Edilen Hükümlerin Uygulanması: Taraf ülkeler, sözleşmenin hükümlerini kabul etmek ve uygulamak hususunda uluslararası bir taahhütte bulunmuşlardır. Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi sürecini düzenleyen hükümler içerir. Bu hükümler, taraf ülkelerin iç hukuklarına entegre edilmek zorundadır. Ülkeler, yerel mahkemelerin ve diğer yetkili mercilerin, sözleşme hükümlerini etkin bir biçimde uygulamalarını sağlamakla yükümlüdür. Sözleşmeye taraf ülkeler, iç hukuklarının uluslararası taahhütleri ile uyumlu hale getirilmesini ve uygulamada herhangi bir çelişki yaşanmamasını temin etmelidirler.
  • Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Uygulanması: Lahey Sözleşmesi, çocuğun kaçırıldığı ülkede verilen mahkeme kararlarının, diğer taraf ülkeler tarafından tanınmasını ve uygulanmasını amaçlamaktadır. Bu durum, çocuğun geri getirilmesi ve velayet davasının çözümü için verilen mahkeme kararlarının, sözleşmeye taraf ülkelerde geçerlilik kazanmasını sağlar. Bu sayede, çocuğun en iyi çıkarlarına hizmet edecek kararların, adaletli ve eşit bir biçimde uygulanması sağlanmış olur. Sözleşme, taraf ülkeler arasında hukuki birliktelik ve karşılıklı tanıma ilkesini pekiştirerek, çocuğun hızlı bir şekilde güvenli bir ortamda geri getirilmesini temin eder.
  • Hukuki İşbirliği: Lahey Sözleşmesi, taraf ülkeler arasında güçlü bir hukuki işbirliği kurulmasını teşvik eder. Bu işbirliği, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının etkin bir şekilde çözülmesi için kritik öneme sahiptir. Taraf ülkeler, merkezi otoriteleri aracılığıyla birbirlerine bilgi aktarımı yapar, hukuki yardım sağlar ve işbirliği çerçevesinde koordinasyonu artırır. Böylece, çocuğun yurtdışına kaçırılması durumunda iade süreci güvenli, hızlı ve sistematik bir biçimde işleyecektir. Sözleşme, aynı zamanda taraf ülkelerin yargı organlarının ve diğer yetkili mercilerin birbirlerinin yasal sistemlerine saygı göstermelerini zorunlu kılarak, küresel bir hukuki ağ oluşturur.
  • Hukuki Yaptırımlar: Lahey Sözleşmesi, taraf ülkelerin sözleşme hükümlerine uymayan kişilere karşı hukuki yaptırımlar uygulamayı öngörmektedir. Sözleşme, taraf devletlerin iç hukuklarına ek olarak, uluslararası bir düzeyde de bağlayıcıdır. Sözleşmeye aykırı hareket eden bireyler, sözleşme hükümlerine uygun hareket etmeleri için cezai yaptırımlara tabi tutulabilirler. Bu durum, sözleşmenin amacına uygun bir şekilde çocuğun en iyi çıkarlarını korumak adına büyük önem taşır. Ayrıca, sözleşmeye taraf olmayan ülkelerden kaçırılan çocukların iade edilmesi, uluslararası hukukun öngördüğü çerçevede yapılabilir.
  • Normlar Hiyerarşisinde Üst Sıra: 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, uluslararası bir sözleşme olduğundan, ulusal hukuk normlarının üzerinde yer alır. Bu durum, sözleşmeye taraf olan devletlerin kendi iç hukuklarına değil, sözleşmeye uygun hareket etmeleri gerektiği anlamına gelir. Lahey Sözleşmesi, taraf ülkelerin iç hukuklarında bir öncelik sırasına sahip olup, ulusal yasaların uluslararası yükümlülüklerle uyumlu olması zorunludur. Böylece, sözleşme, çocuk kaçırma vakalarında daha tutarlı ve etkili bir uygulama alanı bulur ve bu durum, taraf ülkeler için bağlayıcı bir yükümlülük oluşturur.

Sonuç olarak, 1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönleri Sözleşmesi, taraf devletler için uluslararası bir yükümlülük olup, çocukların güvenliği ve menfaatlerinin korunması adına önemli bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Taraf ülkeler, sözleşme hükümlerini iç hukuka entegre ederek, uluslararası hukuk düzeninin sağlanmasında ve çocuk kaçırma vakalarının çözülmesinde kritik bir rol üstlenmektedirler.

MÜŞTEREK ÇOCUĞUN BAŞKA BİR ÜLKEYE KAÇIRILMASI DURUMUNDA ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Uluslararası çocuk kaçırma vakaları, hem çocuklar hem de ebeveynler üzerinde ciddi etkiler bırakmakta, çocukları diğer ebeveynden, sevgi, şefkat ve korunma duygusundan mahrum bırakarak onları alıştıkları ev ortamından uzaklaştırmaktadır. Çocuk, bu durumda, yeni bir kültür, farklı bir yasal sistem, bir dil ve genellikle farklı bir sosyal yapıya adapte olmak zorunda kalmaktadır. Bu farklılıklar, uluslararası çocuk kaçırma vakalarını karmaşık ve çözülmesi zor hale getirmektedir.

Bu tür vakalarda, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi çerçevesinde, yurtdışına kaçırılan çocuğun geri getirilmesini sağlamak büyük önem taşımaktadır. Ancak bu sürecin etkin bir şekilde işlemesi için uluslararası işbirliği büyük bir öneme sahiptir. Her ülkenin merkezi makamları, Lahey Sözleşmesi kapsamında, çocuk kaçırma vakalarının çözülmesi ve çocukların güvenli bir şekilde iade edilmesi sürecinde etkin bir rol üstlenmelidir. Merkezi makamların işbirliği, bilgilerin hızlı ve doğru bir şekilde paylaşılması, iade prosedürlerinin hızlandırılması ve çocukların yüksek menfaatlerinin korunması açısından kritik öneme sahiptir.

Uluslararası işbirliği, aynı zamanda, çocukların fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalma ihtimaline karşı korunmalarını da sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da, çocuğun menfaatlerinin öncelikli olduğunu vurgulamaktadır. Ancak, idari ve yargısal süreçlerin hızlı ilerlemesi, çocuğun kaçırıldığı ülkeye alışmadan iadenin gerçekleşmesini sağlamak için gereklidir. Aksi takdirde, çocuğun alıştığı sosyal çevre ve duygusal bağların zayıflaması gibi sorunlar ortaya çıkabilecektir.

1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ UYARINCA BAŞKA BİR ÜLKEYE GÖTÜRÜLEN ÇOCUĞUN İADESİ DAVASININ BAŞVURU ŞARTLARI

1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönleri Sözleşmesi, çocukların mutad meskenlerinden başka bir ülkeye haksız bir şekilde götürülmesi veya alıkonulması durumunda, çocuğun iadesine ilişkin hukuki ve idari süreçleri düzenleyen bağlayıcı bir uluslararası metindir. Ancak, Sözleşme her çocuk kaçırma vakasında devreye girmemekte, yalnızca belirli şartların sağlanması durumunda uygulanabilmektedir. Sözleşme kapsamında başvuru yapabilmek için, çocuğun iadesi davası açılabilmesi adına Sözleşmede öngörülen koşulların yerine getirilmiş olması gerekmektedir.

  • Çocuğun Kaçırıldığı Ülkenin Sözleşmeye Taraf Olması: Sözleşme hükümleri, yalnızca taraf devletler arasında uygulanabilir. Bu nedenle, çocuğun götürüldüğü veya alıkonulduğu ülkenin 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi’ne taraf olması gerekmektedir.
  • Çocuğun Yaşı: Sözleşme, yalnızca 16 yaşından küçük çocuklara uygulanır. Çocuk 16 yaşından büyükse Lahey Sözleşmesi kapsamında yurtdışına kaçırılan çocuğun geri getirilmesi için başvuru yapılamaz.
  • Kaçırılma Durumu: Başvuru, çocuğun mutad meskeninin bulunduğu ülkeden başka bir ülkeye haksız olarak götürülmesi veya alıkonulması durumunda yapılabilir. Çocuğun mutad meskeni, somut olayın koşullarına göre tespit edilir ve genellikle çocuğun düzenli olarak yaşadığı yer anlamına gelmektedir.
  • Başvuru Sahibi: Başvuru, çocuğu koruma ve velayet hakkına sahip olan veya bu hakkı fiilen kullanan kişi ya da kurumlar tarafından yapılabilir.
  • Başvuru Süresi: Sözleşme, yurtdışına götürülen çocuğun iadesi için başvurunun, çocuğun haksız şekilde götürüldüğü veya alıkonulduğu tarihten itibaren bir yıl içinde yapılmasını öngörür. Bir yılın aşılması durumunda da başvuru yapılabilir; ancak çocuğun yeni yaşamına adapte olduğu kanıtlanırsa, iade talebi reddedilebilir.
  • Merkezi Otoriteye Başvuru: Her sözleşmeci ülke, başvuruların alınması ve işleme konulması için bir “merkezi otorite” belirlemiştir. Türkiye’de bu işlevi Adalet Bakanlığı üstlenmiştir. Başvurular merkezi otoriteye yazılı olarak yapılmalı ve gerekli belgeler sunulmalıdır. Belgeler arasında çocuğun velayet durumunu gösteren mahkeme kararları, çocuğun fotoğrafı, adres bilgileri ve diğer destekleyici kanıtlar yer almalıdır.
  • Belgelerin ve Kanıtların Sunulması: Başvuru sahibi, çocuğun kaçırıldığını veya alıkonulduğunu kanıtlayan belgeleri sunmakla yükümlüdür. Bu, velayet hakkına ilişkin mahkeme kararları, çocuğun mutad meskenine dair kanıtlar ve alıkonulma sürecine ilişkin belgeleri içerir.
  • İstisnalar ve İadenin Reddi Sebepleri: Sözleşme, bazı durumlarda iade talebinin reddedilmesine olanak tanır. Bunlar arasında çocuğun iadesinin fiziksel veya psikolojik sağlığına ciddi bir zarar verme riski taşıdığı durumlar, çocuğun mutad meskenine geri dönmeyi istemediğini belirtecek olgunluğa sahip olduğu durumlar veya iadenin temel insan hakları ve özgürlükler ile bağdaşmaması gibi istisnalar bulunur. Eğer bu istisnalar mevcutsa yurtdışına götürülen çocuğun iadesi talebi mahkeme tarafından reddedilebilir.

yurtdışına götürülen çocuğun iadesi

1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ’NE GÖRE KORUMA HAKKININ TANIMI

1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, “koruma hakkı”nı sui generis bir hak olarak tanımlar ve bu hak aslında velayet hakkından bağımsızdır. Koruma hakkı, çocuğun ikamet edeceği yeri belirleme yetkisini de içerir. Sözleşme’nin 5. maddesinde bu durum, “Koruma hakkı, çocuğun şahsının bakımı hakkını ve özellikle ikamet yerinin tespiti hakkını ihtiva eder” şeklinde ifade edilmiştir.

Müşterek çocuğun mutad meskeninde; bir mahkeme tarafından verilmiş velayet kararının koruma hakkı verdiği şüphesizdir. Ayrıca yerel kanunlarda ayrı bir velayet kararına gerek duyulmaksızın koruma hakkı sağlanan durumlar düzenlenmiş olabilir. Sözleşme’de vurgulanmak istenen koruma hakkının velayet hakkından daha geniş bir kapsamda değerlendirilmesi gerektiğidir.

Koruma hakkının ihlal edilip edilmediği, çocuğun mutat meskeninin bulunduğu ülkenin hukukuna göre belirlenir. Bu hak, kanundan, adli veya idari makam kararından veya taraflar arasındaki anlaşmalardan doğabilir. Mahkemeler, geçerli bir koruma hakkının varlığını tespit ederken, çocuğun mutat meskeninin bulunduğu devletin merkezi makamından belge veya onaylı beyan talep edebilir.

Sözleşmenin 5. maddesinin (b) hükmü, ziyaret hakkını, “çocuğun, sınırlı bir süre için, mutat ikametgâhından başka bir yere götürülmesi hakkını ihtiva edeceği” şeklinde tanımlar. Ziyaret hakkına ilişkin talepler, genellikle koruma hakkına sahip olmayan ebeveynler veya büyükanne-büyükbaba gibi yakın akrabalar tarafından yapılır. Ziyaret hakkı talepleri, çocuğun iadesini gerektirmediği için, mutat mesken veya koruma hakkının ihlal edilip edilmediğinin tespitine gerek yoktur. Bu nedenle, ziyaret hakkı, koruma hakkına göre daha geniş bir uygulama alanına sahiptir ancak daha az korunma sağlar.

Sözleşme, ziyaret hakkının hangi hukuki sebeplere bağlı olarak verileceğini belirtmemiştir. Ancak, bir görüşe göre, koruma hakkının hukuki dayanağını oluşturan sebeplerin, ziyaret hakkına da kıyasen uygulanabileceği düşünülmektedir.

1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ UYARINCA ÇOCUĞUN ÜSTÜN MENFAATİNİN KORUNMASI

1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, çocuğun mutat meskenine iade edilmesini temel amaç olarak belirlemiş ve çocuğun alıştığı ortama geri dönmesinin onun yararına olacağı varsayımından yola çıkmıştır. Sözleşmede iadenin reddi sebepleri düzenlenirken de çocuğun üstün menfaati dikkate alınmaktadır. Özellikle çocuğun fiziki veya psikolojik bir tehlikeyle karşı karşıya kalması halinde iadesinin reddi, çocuğun üstün menfaatinin göz önüne alındığını göstermektedir. Sözleşmenin öncelikli amacı, çocuğun haksız olarak yerinin değiştirilmesinden önceki durumunun korunmasıdır. Bu, yurtdışına kaçırılan çocuğun geri getirilmesi ile sağlanacaktır.

Çocuğun üstün menfaati kavramı, Sözleşmenin uygulanmasında çok kritik bir rol oynar ve doğru yorumlanması gerekmektedir. Bazı görüşler, kavramın yanlış yorumlanarak Sözleşmenin korumasının zayıflatıldığını ileri sürmektedir. Bu nedenle çocuğun üstün menfaati, objektif unsurlara göre belirlenmeli ve sübjektif değerlere göre belirlenmemelidir. Çocuğun üstün menfaati, yalnızca ebeveyn-çocuk ilişkileriyle sınırlı kalmayıp, eşlerin ve çocukla ilgili üçüncü kişilerin ilişkilerini de kapsamaktadır. Yetkili makamlar, çocuğun üstün menfaatini tespit ederken, çocuğun tüm durumlarını dikkate almalıdır. Mahkemeler, çocuğun üstün menfaatine ilişkin karar verirken, çocuğun geçmişteki alışkanlıklarını ve geleceğini etkileyen unsurları da göz önünde bulundurmalıdır. Çocuğun üstün menfaati, her somut olayın şartlarına göre yorumlanması gereken bir kavramdır.

1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ UYARINCA MUTAD MESKEN KAVRAMI

1980 tarihli Lahey Sözleşmesi, uluslararası çocuk kaçırma vakalarında “mutad mesken” kavramını kullanarak çocuğun kaçırılmadan önce fiilen yaşadığı yeri esas almaktadır. Bu kavram, farklı ülkelerdeki “ikametgâh” veya “yerleşim yeri” gibi kavramların yerine tercih edilmiştir. Mutad mesken, ikametgâhın aksine daha fiili ve gerçek bir durumu yansıtır. Mutad mesken kavramı, çocuğun kaçırılmasından hemen önce yaşadığı, alıştığı ve sosyal çevresinin bulunduğu yeri ifade eder.

Lahey Sözleşmesi, mutad mesken kavramının açık bir tanımını yapmamıştır, bu da mahkemelere esneklik sağlamış ve tanımın içeriği içtihatlarla şekillendirilmiştir. Böylece, her somut olayda çocuğun gerçek mutad meskeni belirlenerek objektif bir değerlendirme yapılması amaçlanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları, mutad meskenin çocuğun alıştığı ve sosyal çevresinin bulunduğu yer olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtir.

Mutad meskenin belirlenmesi için iki ana ölçüt vardır:

  • velayet sahibi ebeveynin iradesine bakarak belirleme
  • diğeri ise çocuğun sosyal çevresine odaklanarak bağımsız bir şekilde belirleme

Uygulamada genellikle ikinci ölçüt, yani çocuğun hayat faaliyetlerini sürdürdüğü sosyal çevre dikkate alınır. Anayasa Mahkemesi de bu yaklaşımı desteklemektedir.

Mutad mesken, çocuğun düzenli ve sürekli bir şekilde yaşadığı yer olarak tanımlanır. Bu yer, çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, sosyal ilişkilerinin ve aile bağlarının sürdürüldüğü ve toplumsal çevreye entegre olduğu bir ortamı ifade eder. Sözleşme, çocuğun mutad meskeninin bulunduğu ülkenin yetkili makamlarına, çocuğun iadesi sürecinde hızlı ve etkili bir şekilde hareket etme yükümlülüğü yüklemektedir.

Mutad Mesken Kavramının Unsurları:

  1. Fiziksel Yerleşim ve Süreklilik: Mutad mesken, çocuğun uzun süreli ve düzenli bir şekilde yaşadığı yer olarak kabul edilir. Bu bağlamda, çocuğun fiziksel varlığının sürekliliği ve istikrarı önem taşır. Kısa süreli veya geçici ikametler mutad mesken olarak değerlendirilmez.
  2. Sosyal ve Ailevi Bağlar: Mutad mesken, çocuğun aile bağlarının güçlendiği, sosyal ilişkilerinin geliştiği ve eğitim-öğretim süreçlerine düzenli katılım sağladığı bir ortamdır. Çocuğun topluma uyum sağladığı bu yer, onun gelişimi ve refahı açısından belirleyici rol oynar.
  3. Çocuğun Çıkarlarının Korunması: Mutad mesken, çocuğun en iyi çıkarlarının gözetildiği bir bağlamda değerlendirilir. Bu çıkarlar; çocuğun fiziksel ve psikolojik refahını, eğitim olanaklarını, sağlık hizmetlerine erişimini ve kültürel, dini, dilsel bağlarını kapsamaktadır.

Mutad Meskenin Tespiti ve Tartışmalı Durumlar:

Yurtdışına götürülen çocuğun iadesi süreçlerinde mutad meskenin tespiti, özellikle çocuğun birden fazla ülkede yaşadığı veya ebeveynler arasında uyuşmazlıkların bulunduğu durumlarda karmaşık bir hal alabilmektedir. Sözleşme, çocuğun en iyi çıkarlarının korunmasını sağlamak adına yetkili mercilerin iş birliği yapmasını zorunlu kılmaktadır. Bu iş birliği, çocuğun önceki yaşam düzeninin ve mevcut koşullarının detaylı bir şekilde analiz edilmesini gerektirir.

Yetkili Makamların Rolü ve Değerlendirme Kriterleri:

Lahey Sözleşmesi kapsamında, çocuğun mutad meskenini belirlemekle yetkili makamlar;

  • Çocuğun ikamet geçmişini,
  • Ailesinin ve bakım verenlerinin durumunu,
  • Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini,
  • Çocuğun sosyal ve kültürel bağlarını,
  • Çocuğun kendi görüşlerini,
    gibi unsurları dikkate alır.

Çocuğun görüşlerinin değerlendirilmesi, özellikle yeterli olgunluğa sahip çocuklar açısından önem arz eder. Bu, çocuğun aktif katılımını sağlayarak, karar süreçlerinin onun çıkarlarına uygun bir şekilde şekillenmesine yardımcı olmaktadır.

Mutad Mesken Kavramının Fonksiyonu:

Mutad mesken kavramı, çocuğun yaşamında istikrar ve düzenin korunması amacıyla işlev görmektedir. Bu kavram, çocuğun en iyi çıkarlarını temel alarak yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi süreçlerini yönlendirmekte ve yetkili makamların hukuki çerçeve içinde karar vermesini sağlamaktadır. Sözleşme, mutad mesken ilkesini, çocuğun refahını ve güvenliğini uluslararası iş birliği ve standartlar doğrultusunda teminat altına almak için temel bir unsur olarak öne çıkarmaktadır.

çocuğun iadesi davası

TÜRKİYE’DE 1980 TARİHLİ LAHEY SÖZLEŞMESİ’NİN UYGULAMA ALANI

Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı Daimi Bürosu tarafından 25 Ekim 1980 tarihinde kabul edilen “Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme” (Sözleşme), Türkiye Cumhuriyeti tarafından 21 Ocak 1998 tarihinde imzalanmış ve 1 Ağustos 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin uygulanmasına ilişkin düzenlemeleri içeren “5717 sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun”, 4 Aralık 2007 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanun, daha önce Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan ve iki kez güncellenmiş genelge kapsamında yürütülen uygulamalara yasal bir çerçeve kazandırmıştır.

1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine Dair Sözleşme, çocukların haksız yere yurtdışına götürülmesi veya alıkonulması durumunda çocuk haklarının korunması ve çocukların mutad meskenlerine geri dönmelerini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir uluslararası hukuk metnidir. Türkiye, bu sözleşmeyi onaylayan taraf devletlerden biri olarak, sözleşmenin hükümlerini iç hukukuna uyarlamış ve uygulamaya koymuştur.

Sözleşmenin Türkiye’de uygulanmasını sağlamak üzere 5717 sayılı “Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun” kabul edilmiştir. Bu kanun, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının önlenmesi, yurtdışına kaçırılan çocuğun geri getirilmesi sürecinin hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ve çocuğun üstün yararının korunması hususunda gerekli yasal düzenlemeleri içermektedir.

5717 sayılı “Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun” Uygulama Alanı ve Kanuni Çerçeve

5717 sayılı Kanun, çocuğun başka bir ülkeye kaçırılması durumunda uygulanacak yerel idair ve hukuki süreçleri belirlemektedir. Kanunun temel amacı, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek,1980 Tarihli Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi prosedürlerini iç hukuk sistemine entegre etmek ve koordineli bir şekilde çocuğun iadesi sürecini yönetmektir.

Kanun, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümlerini iç hukuka aktarmış ve bu kapsamda:

  • Çocuğun iadesi davasının açılması ve yürütülmesi,
  • Yetkili makamların görev ve sorumlulukları,
  • Mahkemelerin yetki ve yargılama usulleri,
  • İlgili taraflar arasında iletişim ve iş birliği süreçlerini düzenlemiştir.

Yetkili Makamlar ve Merkezi Otorite

Türkiye’de sözleşmenin uygulanmasından sorumlu olan ana kurum, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Çocuk Hukuku Bürosu’dur. Türkiye’de Adalet Bakanlığı, Merkezi Otorite olarak kabul edilmiştir. Merkezi Otorite, uluslararası çocuk kaçırma vakalarında:

  • Başvuruları kabul eder ve değerlendirir,
  • Gerekli belgelerin toplanmasını sağlar,
  • İlgili taraflar arasında iletişim ve koordinasyonu yürütür,
  • Çocuğun iadesine ilişkin hukuki sürecin başlatılmasını temin eder.

Merkezi Otorite, çocuk kaçırma vakalarında diğer taraf devletlerin merkezi otoriteleriyle iş birliği yaparak bilgi paylaşımını sağlar ve sürecin hızlı bir şekilde ilerlemesi için gerekli tedbirleri alır.

Yurtdışına Kaçırılan Çocuğun İadesine İlişkin Süreçler

5717 Sayılı Kanun’da; 1980 Tarihli Lahey Sözleşmesi’nin uygulanabilirliği için, yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi talebinde bulunulabilmesine dair bazı temel şartları düzenlemiştir.

  1. Çocuğun Yaşı ve Mutad Meskeni: Çocuk, 16 yaşından küçük olmalı ve mutad meskeni sözleşmeye taraf bir ülkede bulunmalıdır.
  2. Başvuru Süresi: İade talebi, çocuğun kaçırılmasından itibaren bir yıl içinde yapılmalıdır. Bu süre geçtikten sonra da talep mümkün olmakla birlikte, çocuğun durumunda köklü değişiklikler olmuşsa iade reddedilebilir.
  3. Haksız Kaçırma veya Alıkoyma: Çocuğun kaçırılması veya alıkonulması, velayet hakkını ihlal edecek şekilde gerçekleşmiş olmalıdır.

Lahey Sözleşmesi çocuğun iadesi davasında, çocuğun mutad meskenine dönüşü esas amaç olarak alınmakta ve çocuğun çıkarları çerçevesinde hareket edilmektedir. Mahkemeler, çocuğun sağlık durumu, eğitimine erişim, sosyal çevresi ve aile bağları gibi unsurları dikkate alarak karar verir. Ayrıca, yeterli olgunluğa sahip çocukların görüşleri de yargılama sürecinde önem arz etmektedir.

Türkiye’nin Uluslararası İş Birliği ve Uygulamadaki Rolü

Türkiye, Lahey Sözleşmesi’ni uygularken uluslararası iş birliğine büyük önem vermektedir. Bu çerçevede:

  • Diğer taraf ülkelerle bilgi paylaşımı,
  • Kanıtların toplanması,
  • Hukuki yardımlaşma süreçleri,
  • Çocuğun çıkarlarının korunmasına yönelik koordinasyon sağlanmaktadır.

Sözleşme hükümlerinin uygulanması sırasında, Türkiye’nin mahkemeleri iade taleplerini hızlı ve etkili bir şekilde değerlendirmektedir. Bu süreçte, hem ulusal mevzuat hem de uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükler göz önünde bulundurulur.

Türkiye, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyarak, uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümünde etkili bir hukuki altyapı oluşturmuştur. Bu kapsamda, Merkezi Otorite’nin koordinasyonunda, çocuğun çıkarlarını gözeten bir yaklaşım benimsenmiş ve çocukların yurtdışına götürülen çocuğun iadesini sağlamak amacıyla hızlı ve etkin süreçler geliştirilmiştir. Türkiye, bu alandaki uluslararası iş birliğini güçlendirmek ve çocuk haklarının korunmasına katkıda bulunmak için taraf devletlerle uyumlu bir şekilde çalışmaya devam etmektedir.

1980 tarihli lahey sözleşmesi

YURTDIŞINA KAÇIRILAN ÇOCUĞUN GERİ GEİTİRİLMESİNDE İÇ HUKUK YOLLARI

Yurtdışına kaçırılan çocuğun geri getirilmesi için yalnızca 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi kapsamında değil, aynı zamanda ilgili ülkenin iç hukuk yolları aracılığıyla da hukuki süreç başlatılabilir. Bazı durumlarda, bir ülke Lahey Sözleşmesi’ne taraf olmayabilir ya da çocuğun kaçırılma koşulları sözleşme hükümleri kapsamına girmeyebilir. Böyle durumlarda, çocuğun kaçırıldığı ülkenin ulusal mevzuatı çerçevesinde hukuki işlemler gerçekleştirilerek çocuğun mutad meskenine iadesi talep edilebilir.

  • Uluslararası Çocuk Kaçırma Durumunda İç Hukuk Yollarının Kapsamı ve İşleyişi

Her ülkenin iç hukuk düzenlemeleri farklı prosedürler ve uygulama mekanizmaları öngörse de, genel olarak yurtdışına kaçırılan çocuğun iadesi için aşağıdaki yöntemler uygulanabilir:

1. Yerel Mahkemeye Başvuru

Çocuğun kaçırıldığı ülkede ilgili mahkemelere başvurarak iade talebiyle dava açılması mümkündür. Mahkeme, çocuğun yasadışı bir şekilde götürüldüğü veya alıkonulduğu durumlarda, çocuğun mutad meskenine iade edilmesi ya da ebeveynler arasında düzenli temasın sağlanması yönünde karar verebilir.

2. Hukuki Yardım ve İş Birliği Mekanizmaları

İki ülke arasında hukuki yardımlaşma ve iş birliği süreçleri devreye sokulabilir. Çocuğun kaçırıldığı ülkedeki yargı organları, çocuğun iadesine yönelik talebi diğer ülkenin yetkili makamlarına iletebilir ve gerekli iş birliği sağlanabilir. Bu mekanizma, özellikle taraf devletler arasında var olan ikili anlaşmalar veya hukuki yardımlaşma protokolleri kapsamında işletilir.

3. Ülkeler Arası Sözleşmeler ve Anlaşmalar

İki ülke arasında mevcut medeni hukuk sözleşmeleri ya da çocuk kaçırma vakalarına ilişkin diğer uluslararası anlaşmalar kullanılabilir.

4. Diplomatik Kanalların Kullanımı

Çocuğun iadesi için diplomatik yollar da devreye sokulabilir. Bu kapsamda, ülkelerin diplomatik temsilcilikleri arasında iletişim kurulabilir ve iade talepleri konusunda müzakereler yürütülebilir. Ancak, diplomatik süreçler genellikle yavaş işlediği için hukuki süreçlerin tamamlayıcısı olarak kullanılmaları daha etkili olabilir.

  • Hukuki Destek ve Danışmanlık

Her ülkenin hukuk sistemi farklı gereklilikler ve prosedürler öngördüğünden, bu süreçte uluslararası çocuk kaçırma avukatları kadar yerel hukuki uzmanlardan destek alınması da kritik öneme sahiptir. Yurtdışına götürülen çocuğun iadesi sürecinde çocuğun çıkarlarının en iyi şekilde korunması ve yasal süreçlerin etkin bir şekilde yürütülmesi için deneyimli bir avukatın rehberliği gereklidir. Ayrıca, çocuğun kaçırıldığı ülkenin yerel mevzuatına ve uluslararası hukuka uygun bir strateji geliştirilmesi sürecin başarılı bir şekilde ilerlemesine katkı sağlayacaktır.

Diğer faaliyet alanlarımızı buradan inceleyebilir ve hukuki destek talepleriniz için info@cbhukuk.com üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

YASAL UYARI: Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Orbay Çokgör’e aittir ve tüm makaleler elektronik imzalı zaman damgalı olarak hak sahipliğinin tescil edilmesi amacıyla yayınlanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin, kaynak link vermeden kopyalanarak veya özetlenerek başka web sitelerinde yayınlanması durumunda, hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

keyboard_arrow_up