MİRAS NE ZAMAN AÇILIR?
Türk Medeni Kanunu’nun 575. maddesi, bir kişinin ölümüyle mirasın açıldığını belirtmektedir. Bu madde, mirasbırakanın hayatta iken yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmaların ve paylaştırmaların, ölüm anındaki terekenin durumuna göre değerlendirileceğini hükme bağlamaktadır. Dolayısıyla, mirasbırakanın vefatıyla birlikte miras açılmış sayılmakta ve miras konusu malvarlığı, mirasçılara intikal etmektedir.
Kanunda ifade edilen “mirasın açılması” kavramı, mirasın paylaşımında ölümüne bağlı tasarrufların devreye girmesi anlamına da gelir. Yasal mirasçıların haricinde vasiyetname, miras sözleşmesi gibi ölüme bağlı tasarruflar ile atanmış mirasçılar da mirasta hak sahibi konumuna gelir. Mirasbırakanın ölümü ile açılan miras intikale ve miras paylaşımı sürecine hazır hale gelir.
TÜRK MİRAS HUKUKUNDA MİRASÇILAR KİMDİR?
Mirasçılar, bir kişinin ölümü durumunda, malvarlığı ve borçlarının tümünü yasal düzenlemelere göre pay alacak kişilerdir. Diğer bir deyişle, mirasçılar, ölen kişinin mal varlığındaki tüm aktifleri (varlıklar) ve pasifleri (borçlar) dahil olmak üzere mirası devralırlar. Bu, mirasbırakanın vefatının ardından miras sürecinin başlamasıyla gerçekleşen bir hukuki düzenlemedir. Yasal düzenlemeler veya varsa vasiyetnamede belirtilen hükümlere göre mirasçılar, mirasbırakanın malvarlığını paylaşırlar ve bu süreç, mirasın düzenli bir şekilde mirasçılara devredilmesini sağlar.
1) Kanuni Mirasçılar
Türk Medeni Kanunu’na göre, kanuni mirasçılar, miras bırakanın vasiyetname yapmadığı veya vasiyetnamesinin geçersiz olduğu durumlarda mal varlığını yasal olarak devralan ve mirasta hak sahibi olan kişilerdir. Bu mirasçılar genellikle miras bırakanın yakın akrabalarını içerir, bu da çocukları, evlatlık, eşi, anne ve babası, kardeşleri ve diğer akrabalarını kapsar.
Kan Hısımlarının Mirasçılığı
Türkiye’de miras hukuku açısından benimsenen sistem, zümre sistemidir. Bu sistemde, miras bırakanın kan hısımları belirli zümrelere ayrılır ve her zümre kendi içinde belirli derecelere ayrılır. Miras payları da bu zümrelere göre farklılık gösterir. Ülkemizde kan hısımları için üç zümre düzenlenmiştir ve her zümrenin miras payı önceden belirlenmiştir. Mirasbırakanın altsoyu, yani ölen kişinin çocukları (evlatlık da dahil), torunları ve daha sonraki nesiller bu düzenlemeye dahildir.
- Birinci zümre, miras bırakanın altsoyunu oluşturan çocukları içerir.
- İkinci zümre, miras bırakanın anne ve babası ile onların altsoyunu kapsar.
- Üçüncü zümre ise miras bırakanın büyükanne ve büyükbabaları ile onların altsoylarını içerir.
Her zümrenin miras payı, diğerlerinden farklıdır ve belirli bir kanuni düzen içinde dağıtılır.
Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen hükümlere göre, miras hukukunda sadece biyolojik kan bağlarına dayanan ilişkilere değil, aynı zamanda evlatlık bağlarına da büyük önem verilmektedir. Evlatlık, miras bırakan ile biyolojik bir kan bağına sahip olmasa bile birinci zümre mirasçıları olarak kabul edilirler. Türk Medeni Kanunu, evlatlık ilişkisini biyolojik çocuklarınkine eşit tutar ve evlatlık, miras bırakanın altsoyu olarak kabul edilir.
Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı
Sağ kalan eşin miras hakkı, miras bırakanın kan hısımı olmaması sebebiyle zümre mirasçısı olarak kabul edilmemektedir. Ancak, sağ kalan eş, herhangi bir zümre ile birlikte mirasçı konumundadır. Eşin miras payı, hangi zümre ile mirasçı olduğuna bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Sağ kalan eşin miras payı;
- Birinci zümre ile mirasçı olduğunda, eşin miras payı terekenin 1/4’ünü oluşturur.
- İkinci zümre ile mirasçı olduğunda bu oran terekenin 1/2’sidir.
- Üçüncü zümre başları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı oldukları durumda ise, eşin miras payı terekenin 3/4’ünü kapsar.
Eğer ne birinci zümrede ne de ikinci zümrede kimseler bulunmazsa ve üçüncü zümre başları ile onların çocukları da hayatta değilse, sağ kalan eşin miras payı terekenin tamamını alır. Ayrıca, birinci ve ikinci zümrede herhangi bir mirasçı bulunmazsa ve üçüncü zümre başları ile onların çocukları da hayatta değilse, yine sağ kalan eşin miras payı terekenin tamamını kapsar.
Bir kişi mirasçı bırakmadan öldüğünde, mirası Devlet’e geçer. Bu durum, miras bırakanın kanuni mirasçılarının bulunmaması veya atanmış mirasçı belirlememesi durumunda geçerli olur. Devletin mirasçılığı, yasal mirasçıların belirlenememesi veya miras bırakanın mirasını belirleme yetkisinin olmaması durumunda devreye giren bir hükümdür. Bu durumda, Devlet, miras bırakanın varlıklarını miras olarak kabul eder.
2) Atanmış Mirasçılar
Atanmış mirasçılar, yasal mirasçılar olmamalarına rağmen, miras bırakanın vasiyetiyle mirasçı olma hakkına sahip kişilerdir. Türk Medeni Kanunu’na göre, bir kişinin ölümü durumunda mirası genellikle yasal mirasçılara geçer. Ancak, bazı durumlarda, miras bırakan kişi yasal mirasçıları dışında başka kişilere miras bırakmak isteyebilir.
Bu durumda, miras bırakan kişi vasiyetname yaparak mirasını belirli kişilere, hayır kurumlarına veya yasal mirasçıları dışındaki farklı kişilere bırakabilir. Vasiyetname ile belirlenen bu kişiler, atanmış mirasçılar olarak adlandırılır. Atanmış mirasçılar, miras bırakanın iradesine uygun olarak vasiyetname veya miras sözleşmesi ile mirasa dahil edilir ve mirasın paylaşımından pay alırlar.
Atanmış mirasçılar, miras bırakanın ölümü sonrasında, vasiyetnamede belirlenen haklarına ve miras paylarına sahip olurlar. Bu şekilde, vasiyet yapan kişinin ölümü sonrasında, miras paylaşımında yasal mirasçılara ek olarak atanmış mirasçılar da yer alır, bu da miras hukukunun çeşitliliğini ve kişisel tercihlere saygıyı yansıtan bir düzenlemedir.
Türkiye’de vasiyetnamenin hukuki boyutu hakkında detaylı bilgi almak için “Vasiyetname Düzenlemek” yazımızı inceleyebilirsiniz.
MİRAS PAYLAŞIMI ORANLARI NASIL BELİRLENİR?
Türkiye’de miras paylaşımı oranları zümre sistemine göre belirlenmiştir. Zümre, mirasçıların yasal düzenlemelere göre belirlenen öncelik sırasına göre ayrıldığı kümeleri ifade eder. Türk Medeni Kanunu’ndaki zümre sistemi, miras paylaşımı oranlarının hesaplanmasında önemli bir düzenlemedir. Zümre mirasçısı olabilmek için, miras bırakanın kan hısımı olmak gereklidir. Yasal düzenlemelere göre, ölen kişinin yakın akrabaları belirli zümrelere ayrılır ve bu zümrelerdeki mirasçılar, miras hakkını kullanma konusunda öncelik sırasına göre hak sahibi olurlar.
Her bir zümre, mirasçıların öncelik sırasını belirler ve bir zümrede bulunan mirasçılar varsa, daha sonraki zümrelerdeki mirasçılar miras hakkından mahrum kalır. Bu düzenleme, mirasın adil bir şekilde dağıtılmasını ve mirasçılığın yasal düzenlemelere uygun olarak belirlenmesini amaçlar.
Miras Paylaşımında Zümre Sistemi
Türk Medeni Kanunu’na göre üç mirasçı zümresi kabul edilmiştir. Bu zümreler, miras hukukunda miras bırakanın varislerini belirleme sürecinde önemli bir rol oynar ve miras paylaşımı oranlarının belirlenmesini sağlar.
- Birinci Zümre Mirasçılar: Miras bırakanın birinci derece mirasçıları, onun doğrudan alt soyunu ifade eder. Bu kapsamda, miras bırakanın çocukları, torunları ve bunların alt soyu birinci zümreyi oluşturur. Çocuklar arasında eşit miras paylaşımı yapılırken, miras bırakanın vefat etmiş çocuklarının yerine, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları geçer.
- İkinci Zümre Mirasçılar: Miras bırakanın ikinci derece mirasçıları, ana ve babasını kapsar. Ana ve baba eşit haklara sahip olup, miras bırakanın vefat etmiş ana ve babasının yerine, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soyları geçer. Yani, miras bırakanın ana ve babasının hayatta olmaması durumunda, mirasçıları arasında kardeşleri ve kardeşlerinin alt soyu yer alır.
- Üçüncü Zümre Mirasçılar: Miras bırakanın 3. derece mirasçıları, büyük annesi ve büyük babasıdır. Eğer miras bırakanın birinci zümrede yer alan çocukları ve torunları, ikinci zümrede yer alan ana ve babası hayatta değilse, mirasçılar üçüncü zümrede bulunan büyük anne ve büyük babalar olacaktır. Bu durumda, miras bırakanın çocukları, torunları, ana ve babası gibi daha yakın derecedeki mirasçıları yoksa ve bunların alt soyu da bulunmuyorsa, miras bırakanın büyük anne ve büyük babaları 3. derece mirasçılar olarak miras hakkını kullanır.
MİRASÇILARIN SAKLI PAYLARI
Kanunen öngörülen ve mirasbırakanın serbestçe tasarruf edemeyeceği mirasçının sahip olduğu talebe saklı pay denir. Saklı paylar, mirasçıların miras bırakanın iradesine bağlı olmaksızın korunan ve onlara tanınan yasal haklardır. Saklı paylar, miras bırakanın istediği gibi mirası dağıtmasını sınırlar ve mirasçıların saklı paylarına müdaha edilmesini engeller.
Hangi Mirasçıların Saklı Payı Vardır?
Miras bırakanın saklı paylı mirasçıları; altsoyu (çocukları,torunları,torunların çocukları vs.), sağ kalan eşi ve altsoyda mirasçı yoksa ana ve babasıdır.
Mirasbırakan ancak mirasçılarının saklı payları düşüldükten sonra arda kalan kısımlar için iradi olarak tasarrufta bulunabilir. Saklı pay mirasçılara herhangi bir sınırlama olmaksızın intikal eder. Mirasçıların saklı paylarının kazanılması herhangi bir koşula bağlı değildir. Mirasçıların saklı payları hiçbir şarta bağlanamaz.
Atanmış mirasçı saklı paya tecavüz edemez. Mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufla saklı paylı mirasçıların paylarını zedelemişse bu zedelemeyi içeren ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden geçersiz hale gelmez, saklı payı zedelenen mirasçının süresi içerisinde saklı payını ihlal edenden tasarrufunu tenkisini talep etmesi gerekir.
Mirasçıların Saklı Pay Oranları:
Miras Hukukuna göre mirasçıların saklı payları aşağıdaki gibidir;
Sağ kalan eşin mirasçı olabilmesi için geçerli bir evlenme akdinin varlığı aranır. Nişanlılık veya fiili birleşme durumları yasal mirasçı hakları kazandırmaz. Boşanma durumunda ise eşler birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Sağ kalan eş; tek yasal mirasçı ise saklı payı ¾, mirasbırakanın altsoyu ile mirasçıysa saklı payı ½, miras bırakanın ana ve babasıyla mirasçıysa saklı payı ¼’dür.
Altsoyun saklı payı yasal miras payının yarısıdır. Altsoya miras bırakanın evlat edindiği ve evlilik dışı olan ancak soybağı ile miras bırakana bağlanan çocuklar dahildir.
Miras bırakanın birinci zümresinde mirasçı yoksa ikinci zümre mirasçıları mirasbırakana mirasçı olurlar. İkinci zümreden ana ve baba saklı paylı mirasçıyken; kardeşler saklı paylı mirasçı değildirler. Yasal miras payının ¼’ü ana ve babanın saklı miras payıdır.
Türk Medeni Kanunu’nda 2007 yılında yapılan değişiklikle kardeşlerin saklı payı kaldırılmıştır.
SAĞ KALAN EŞİN SAKLI PAYININ DIŞINDA MİRASTAN YARARLANDIRILMASI İMKANLARI
Eşler sağ kalan eşin miras paylaşımında yasal miras payının dışında mirastan yararlanmasını istiyorlarsa, aşağıda belirtilen yollar ile bunu gerçekleştirebilirler.
Tasarruf oranının tahsisi
Mirasbırakan Miras Hukuku kapsamında saklı paylı mirasçılarının saklı payları dışında kendi tasarruf oranına isabet eden miktarı sağ kalan eşe bırakabilir. Ayrıca mirasbırakan mirasta hangi malların eşe kalmasını istediğini de ölüme bağlı tasarrufla öngörebilir.
Örneğin mirasbırakan vasiyetname ile mal varlığının tümünün eşine kalmasını ve saklı paylı mirasçılara paylarının nakit olarak ödenmesini vasiyet edebilir.
Mirastan Feragat Sözleşmesi
Mirasbırakan mirasçıların saklı paylarından vazgeçmeleri için ivazlı mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Bu halde malvarlığı tamamen sağ kalan eşe kalır. Mirastan feragatin şartlarına ilişkin makalemize “Mirasın Reddi” sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşin yararlandırılması
Türk Medeni Kanun 216. Maddeye göre edinilmiş mallara katılma rejiminde sağ kalan eş ve ölen eş kanundan dolayı artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Ancak eşler aralarında yapacakları mal rejimi sözleşmesiyle başka bir oranı da kararlaştırabilirler. Evlilik sözleşmeleri diye adlandırılan mal rejimi sözleşmeleri hakkında bilgi almak için “Evlilik Sözleşmesi” yazımızı inceleyiniz.
MİRAS PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?
Mirasbırakan, ölümünden sonra malvarlığı üzerinde belirli bir tasarrufta bulunabilir ve bu tasarruflar arasında vasiyetname, miras sözleşmesi, mirasçı atama gibi yasal olarak öngörülen ölüme bağlı tasarruf şekilleri yer alır. Mirasbırakanın bu tasarruflarını gerçekleştirebilmesi için öncelikle yasal mirasçılar belirlenir. Ancak mirasbırakan, mirasını yasal mirasçılar arasında eşit bir şekilde paylaştırmak zorunda değildir. Belirli kişilere daha az veya daha fazla miras bırakabilir, hatta yasal mirasçı gruplarına girmeyen kişileri de mirasçı olarak atayabilir.
Bu sebeple, ölümden sonra mirasbırakanın mirasçılarını belirlemek için ilk adım olarak yasal mirasçılar tespit edilir. Daha sonra, mirasbırakanın ölümünden önce yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf şekilleri incelenir ve atanmış mirasçı olup olmadığı belirlenir. Yasal mirasçıların saklı payları dikkate alınarak miras paylaşımı yapılır.
Mirasçılar arasında yapılan miras paylaşımı sözleşmesi ile miras paylaşımı belirlenebilir. Ancak bu sözleşme yazılı olarak yapılmalı ve tüm mirasçıların katılımını içermelidir. Tek bir mirasçının bile katılmaması durumunda sözleşme geçerliliğini yitirir.
Mirasın intikal sürecine ayrıntılı bilgiye “Miras İntikal İşlemleri” yazımızdan ulaşabilirsiniz.
MİRAS PAYLAŞIMI TÜRLERİ NELERDİR?
Mirasçılar kendilerine intikal eden malvarlıklarını aşağıda belirtilen şekillerde paylaşabilirler.
Elbirliğiyle mülkiyet, bir malın mülkiyetine tüm mirasçıların birlikte sahip olması anlamına gelir. Genellikle miras ortaklığı gibi sınırlı durumlarda ortaya çıkan bu mülkiyet türü, maliklerin belirli bir varlık üzerinde ortak mülkiyete sahip oldukları ve eşit hak ve yetkilere sahip oldukları bir düzenlemeyi ifade eder.
Elbirliği mülkiyetine tabi olan taşınmazlarda, maliklerin her biri, malın tamamı üzerinde ortak sahiplik sıfatına sahip olarak kabul edilir. Bu durumda, malikler arasında anlaşmazlık yaşandığında veya bir malik malı satmak veya devretmek istediğinde, diğer maliklerin onayını alması gerekir. Aynı zamanda, elbirliği mülkiyetinde her bir malik, malın tümü üzerinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olduğu için malın kullanımı, yararlanılması ve tasarruf edilmesi konularında diğer maliklerle işbirliği yapmak zorundadır. Bu durum, mal üzerindeki hakların ve sorumlulukların eşit olarak paylaşıldığı bir mülkiyet düzenini temsil eder.
Mirasçılar, elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verebilirler. Paylı mülkiyet, bir malın tamamına birden fazla kişinin belirli paylarla malik olduğu bir mülkiyet şeklidir. Bu genellikle miras ortaklığı veya diğer elbirliği mülkiyet durumlarının sonucu olarak ortaya çıkar. Bu durumda, her bir malik belirli bir paya sahiptir ve başka bir şekilde belirtilmediği sürece paylar eşit olarak kabul edilir,
Pay sahipleri, kendi paylarına bağlı olarak malik haklarına ve yükümlülüklerine sahip olurlar. Her bir paydaşın malın kullanımı, yönetimi ve diğer mülkiyetle ilgili konularda kendi payı üzerinde söz sahibi olduğu anlamına gelir. Ayrıca, pay, sahibinin isteği doğrultusunda devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Bu, paydaşların mülkiyet haklarını kendi payları üzerinde istedikleri şekilde kullanmalarına ve yönetmelerine olanak tanır.
Bu yasal düzenleme, mirasçıların mülkiyet yapısını daha esnek hale getirme ve paylı mülkiyetin avantajlarından yararlanma imanı sunar.
Miras Paylaşımı Sözleşmesi
Miras paylaşımı sözleşmesi, mirasçıların miras kalan mal varlığını kendi aralarında nasıl paylaşacaklarına dair detaylı düzenlemeler içeren bir yazılı anlaşmadır. Miras bırakanın vefatının ardından ortaya çıkan durumlarda, mirasçılar arasında miras paylaşımı ve tasfiyesine yönelik olası anlaşmazlıkları çözme amacı taşır. Bu sözleşme, miras bırakanın mal varlığının adil bir şekilde dağıtılması, her bir mirasçının haklarının korunması ve mirasın etkili bir biçimde paylaşılması için bir çerçeve oluşturur.
Miras paylaşımı sözleşmesi, mirasçıların mal varlığı üzerindeki hak ve sorumluluklarını belirleyen önemli bir belge olarak işlev görür. Sözleşme, mirasın taşınır ve taşınmaz varlıklarını içerecek şekilde tüm miras kalemlerini kapsar. Mirasçılar arasında paylaşımın adil bir şekilde gerçekleşmesi için detaylı bir plan sunar ve olası anlaşmazlıkların önüne geçmek amacıyla hükümler içerir.
Miras paylaşımı sözleşmesi, mirasçılar arasında düzenlenirken, mirasın bütün unsurları ve taşınır-taşınmaz mallar gibi tüm miras kalemleri üzerinde anlaşmaya varılır. Sözleşme, mirasçıların paylarını belirlemesi ve paylaşımın nasıl yapılacağına dair detayları içerir. Bu sözleşme aracılığıyla, mirasçılar mirasın taksimini yasal düzenlemelere uygun bir şekilde ve mirasçılar arasında kararlaştırılan yönteme göre gerçekleştirirler. Miras paylaşımı sözleşmesi, mirasçılar arasında bir uzlaşı sağlamak adına önemli bir araçtır. Bu sözleşme sayesinde, her bir mirasçının payını belirlemesi, taşınır ve taşınmaz mal varlığının hangi şekilde dağıtılacağını planlaması ve miras bırakanın iradesine uygun olarak tasfiye işlemlerini gerçekleştirmesi mümkün olur.
Türk Medeni Kanunu’nun 676. Maddesi uyarınca, miras taksim sözleşmesinin yasal veya atanmış tüm mirasçıların katılımıyla yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Bu maddeye göre, sözleşmenin yazılı olması yeterli olup, resmi bir şekilde (noterde) yapılması zorunlu değildir. Ancak, sözleşmenin geçerli olabilmesi için bütün mirasçıların terekenin nasıl paylaşılacağı konusunda oybirliğiyle karar vermeleri gereklidir.
Mirasın paylaşımı konusundaki anlaşmazlıkların çözümünde sıklıkla başvurulan hukuki bir yol, taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı durumlarda İzale-i Şüyu Davası veya Ortaklığın Giderilmesi Davası olarak bilinen bir süreci içermektedir. Bu dava, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine tabi olan taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar veya ortaklar arasında mevcut olan mülkiyet ilişkisinin sona erdirilmesini amaçlar.
Talep eden taraf, malın ferdi mülkiyete geçmesini veya satışı sonucu payına düşen bedelin adil bir şekilde dağıtılmasını hedefler. Paydaşlar arasında malın adil bir biçimde bölünmesi mümkün değilse, satış yöntemiyle ortaklığın sona erdirilmesi bu dava kapsamında gerçekleştirilebilir. Zaman aşımı süresi belirlenmemiş olduğundan, taraflar her zaman bu hukuki süreci başlatabilirler.
KARDEŞLER ARASINDA MİRAS PAYLAŞIMI
Kardeşler arasında mirasın paylaşılması, mirasbırakanın ölümünden sonra kardeşlerin kanuni miras ortaklığı süreciyle başlar. Eğer kardeşler arasında anlaşma sağlayabilirlerse, miras intikal sürecini gerçekleştirip mirası üzerlerine alabilirler. Bu anlaşma genellikle miras paylaşımı sözleşmesiyle yapılır.
Ancak, kardeşlerden biri mal paylaşımına itiraz ederse, miras paylaştırma davasına başvurmak gerekebilir. Mahkeme, mirasbırakanın malvarlığını kanuna uygun bir şekilde paylaştırmak amacıyla kardeşler arasında adaleti sağlamak için çeşitli hükümler uygular.
Kardeşler arasında miras paylaşımı sürecinde saklı payı ihlal edildiğini iddia eden kardeşler, diğer mirasçılara karşı tenkis ve tasarrufun iptali davalarını açma hakkına sahiptir. Tenkis davası, mirasbırakanın hayatta iken yaptığı tasarrufların saklı payları zedelediği durumlarda etkisizleştirilmesi için açılır. Kardeşler arasındaki miras paylaşımı, yasal düzenlemelere uygun şekilde ve adalet prensipleri gözetilerek gerçekleştirilmelidir.
MİRASBIRAKANIN VASİYETNAMESİ BULUNMASI HALİNDE MİRAS PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?
Miras paylaşımı sürecinde ilk olarak incelenmesi gereken husus, mirasbırakanın kanuna uygun bir vasiyetname hazırlayıp hazırlamadığıdır. Vasiyetnamede, mirasbırakanın mirasçıların saklı paylarını ihlal eden hükümler içermesi durumunda, bu ihlal tenkis davası ile düzeltilmelidir. Bu dava, vasiyetnamedeki hükümlerin saklı payları aşması durumunda, yasal düzenlemelere uygunluğun sağlanması amacıyla başlatılır ve mirasın adil bir şekilde paylaşılmasını temin eder.
MİRAS PAYLAŞIM DAVASI NEDİR?
Miras paylaşımı sürecinde, terekenin tamamının veya bir kısmının paylaşılması mümkündür. Terekenin tamamının paylaşılması için yasal ve atanmış mirasçıların tamamının anlaşması gerekmektedir. Ancak, mirasçılardan biri anlaşmazlık çıkarırsa, mirasın paylaşılması için dava açılması zorunlu hale gelir.
Mirasçılar arasında miras paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşanması durumunda, mirasçılar miras paylaşım davası açarak mirasın kanuna uygun bir şekilde paylaştırılmasını talep edebilirler. Mirasbırakanın ölümüyle birlikte mirasçılar, mirasbırakanın malvarlığı üzerinde elbirliğiyle sahip olurlar, ancak miras paylaştırma davası ile bu elbirliği mülkiyeti sona erer. Her bir mirasçı, mirasın paylaşımı için dava açma hakkına sahiptir ve bu dava tüm mirasçılar davalı olarak gösterilerek açılır. Miras paylaşım davasının açılması için belirli bir süre konulmamıştır; bu nedenle miras ortaklığı devam ettiği sürece mirasın paylaşımı için dava açılabilir.
Miras paylaşım davası açılması durumunda, mahkeme elbirliğiyle mülkiyet bulunan tereke unsurlarını değerlendirir ve her bir mirasçıya paylarını tahsis eder. Ancak, tereke her mirasçıya müstakil mal verilebilecek durumda değilse, hakim bazı malları satma yetkisine sahiptir. Bu durumda, satılan malların elde edilen bedelleri, mirasçılar arasında adil bir şekilde paylaştırılır. Hakim, terekenin bütünü üzerinde adil bir paylaşım sağlamak amacıyla bu yöntemi uygular.
Mirasbırakanın ölmeden önce miras paylaşımı konusunda bir belirleme yapması durumunda, bu belirleme vasiyet şartlarına uygun olup olmadığı mahkeme tarafından incelenir. Ancak, bu belirleme yapılırken saklı pay oranlarına dikkat edilmelidir. Yani, mirasbırakanın miras paylaşımında yaptığı belirleme, yasal mirasçılara tanınan saklı pay oranlarını aşmamalıdır. Eğer saklı pay oranları aşılıyorsa, saklı payı aşan kısımlar için tenkis davası açılabilir.
Bu hukuki süreç, mirasın adil bir şekilde ve yasal düzenlemelere uygun olarak paylaştırılmasını sağlamak amacıyla önemlidir. Mirasçıların anlaşmazlıkları durumunda miras paylaşımı davası açarak mahkemeye başvurarak çözüm bulmaları, Türk Medeni Kanunu tarafından sağlanan yasal bir hak olarak karşımıza çıkar.
MİRAS PAYLAŞIMINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR?
Mirasa ilişkin davalar mirasbırakanın son yerleşim yerinde açılmalıdır. Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları da yine bu yerleşim yerindeki mahkeme tarafından görülür.
Miras Hukukna ilişkin uyuşmazlıklarda ise görevli mahkeme, ölen kişinin son yerleşim yerinin bağlı bulunduğu yargı çevresindeki sulh hukuk mahkemesidir. Mirasçılardan herhangi biri veya tamamı, bu davayı murisin son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde açma yetkisine sahiptir.
Mirasa ilişkin davalar, görevli ve yetkili mahkemelerde açılmalıdır; aksi durumda, görevsiz veya yetkisiz mahkemede açılan davalar zaman ve hak kaybına neden olacaktır. Bu nedenle, mirasın adil bir şekilde paylaştırılması için doğru yerde ve yetkili mahkemede dava açmak önemlidir.
MİRAS ORTAKLIĞI NEDİR?
Miras ortaklığı, ölen bir kişinin mirasını kalan mirasçılar arasında paylaştırmadan önce bir süre boyunca ortaklığın devam etmesini ifade eder. Türk Medeni Kanunu’na göre, mirasın paylaşımı ölen kişinin varisleri arasında yapılır. Ancak, mirasın paylaşımı için varisler arasında anlaşma sağlanamadığı durumlarda, miras ortaklığı devreye girer.
Miras ortaklığı, Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen koşullar altında miras bırakanın ölümünden sonra tüm mirasçıları açısından geçerliliği olmak üzere kendiliğinden oluşur. Miras ortaklığı, mirasın tamamına veya bir kısmına sahip olan tüm varisleri kapsadığı gibi;. miras ortaklığı, kanuni varislerin yanı sıra vasiyetname ile belirlenen mirasçıları da kapsar.
Miras ortaklığı, tarafların anlaşması veya mahkeme kararı olmadan sona erdirilemez. Miras ortaklığı, kanunun belirlediği süre boyunca devam eder. Miras ortaklığı süresi, mirasın paylaşımını gerektiren koşulların ortadan kalkmasına kadar devam eder.
Miras ortaklığı süresince, mirasın paylaşımı için gerekli hazırlıklar yapılabilir. Taraflar, mirasın paylaşımı için anlaşmaya varabilirler. Ancak, anlaşma sağlanamadığı durumlarda, mahkeme tarafından miras paylaşımı belirlenebilir.
Miras ortaklığı süresince, mirasın yönetimi kanuni mirasçılar veya vasiyetname ile belirlenen mirasçılar tarafından yapılır. Mirasın yönetimi, ortakların eşit haklara sahip olduğu bir karar alım sürecini içerir. Eğer mirasçılar kendi aralarında anlaşmazlığa düşerse mirasçılardan biri miras ortaklığına temsilci atanmasını mahkemeden talep edebilir.
Miras ortaklığı, mirasın paylaşımı için gerekli hazırlıkların yapılması için zaman tanıyan bir mekanizmadır. Ancak, miras ortaklığı süresi uzadıkça, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar artabilir ve mirasın paylaşılması süreci uzayabilir. Bu nedenle, miras ortaklığı sürecinde, tarafların bir anlaşma sağlamaları ve mirasın paylaşımını mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirmeleri önerilir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA DURUMUNDA NE YAPILMALIDIR?
Mirastan mal kaçırma genellikle bağışlama amacının satış veya ölünceye kadar bakma gibi sözleşmelerin görünüşte yapılması ile saklanması suretiyle gerçekleşir. Bu tür durumlarda, mirasçılar tarafından muris muvazaası davası açılarak, kaçırılan mallar terekeye eklenir ve miras paylaşımı hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilir. Muris muvazaası davası, mirasbırakanın malvarlığını eksiltme amacıyla yapılan hileli işlemleri engellemek için kullanılır ve bu sayede mirasçılara düşen paylar korunmuş olur.
Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarını aldatarak onlardan mal kaçırma amacını temsil eder. Bu durumda, miras bırakan, asıl niyeti olan bir malı bağışlamak yerine, satış veya ölünceye kadar bakma gibi sahte işlemlerle devretmiş gibi gösterir. Temel amaç, mirasçıların gelecekte mal üzerindeki miras paylarını talep etmelerini zorlaştırmak ve mal varlığından kaçınmaktır.
Muris muvazaası, hukuki bir mekanizma olarak, miras bırakanın gerçek niyetini ve muvazaalı işlemlerini ortaya çıkarmak için kullanılır. Bu durumda, mirasçılar, muvazaalı tasarrufların geçersizliğini tespit etmek ve bu temelde yapılmış işlemleri iptal etmek amacıyla mahkemeye başvurabilirler. Bu, miras bırakanın mal kaçırma stratejisinin adil olmayan bir şekilde mirasçılarına zarar vermesini önler.
Mirasçılar, muris muvazası davası açarak, miras bırakanın gerçek niyetini ve mal varlığını korumak için uyguladığı hileli işlemleri ortaya çıkarmaya çalışırlar. Mahkeme, muvazaalı tasarrufların tespiti ve bu tasarrufların iptali konusunda karar verebilir. Böylece, mirasçılara adil bir şekilde miras paylaşımı yapma hakkı tanınır. Bu süreçte, hukuki uzmanlık ve delil sunma önemlidir, çünkü mirasçılar gerçek niyetin ve muvazaalı işlemlerin somut kanıtlarını sunmalıdırlar.
Tenkis davası, miras bırakanın yaşarken gerçekleştirdiği ölüme bağlı tasarrufların, özellikle vasiyetname veya miras sözleşmesinin, mirasçıların saklı paylarını zedeleme veya ihlal etme durumunda başvurulan hukuki bir süreçtir. Bu dava, genellikle miras bırakanın tasarruflarının adil olmayan bir biçimde mirasçıların saklı paylarına müdahale ettiğini düşünen varisler tarafından başlatılır.
Tenkis davası sadece davayı açan mirasçının kendi saklı payını koruma amacı taşır ve diğer mirasçıların paylarını etkilemez. Dolayısıyla, davayı açan mirasçı, kendi saklı payının korunması ve adil bir miras paylaşımının sağlanması amacıyla bu hukuki süreci başlatabilir.
Davanın açılabilmesi için bir süre sınırlaması bulunmaktadır. Mirasçılar, saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde veya vasiyetnamelerde açılma tarihinin veya diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinin üzerinden on yıl geçmemesi kaydıyla tenkis davası açma hakkına sahiptirler. Bu süreler, miras bırakanın ölümünden sonra yapılan tasarruflara karşı hukuki korumayı sınırlayan belirli zaman dilimlerini ifade eder.
Tenkis davası, mirasın adil ve yasal bir şekilde paylaşılmasını sağlamak adına kullanılan önemli bir hukuki yoldur. Miras bırakanın tasarrufları incelenir ve saklı payların korunması temin edilerek mirasçıların hakları güvence altına alınır.
MİRASTAN ÇIKARMA ŞARTLARI NELERDİR?
Miras hukukunda, kanun belirli durumların varlığı halinde miras bırakanın saklı paylı mirasçılarını mirastan çıkarma olanağına izin verir.
Mirasçının miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemiş olması veya aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması gibi durumlar, mirasçının mirasçılıktan çıkarılmasını gerektiren nedenler arasında yer alır.
Mirastan çıkarma işlemi genellikle vasiyetname aracılığıyla gerçekleştirilir. Ancak çıkarma işleminin geçerli olması için vasiyetnamede belirtilen sebeplerin açık ve kesin bir şekilde ifade edilmiş olması gerekmektedir. Genel ifadeler kullanılması yeterli olmaz; mirastan çıkarma sebeplerinin belirli ve somut bir biçimde ifade edilmemesi veya yetersiz olması durumunda, saklı paylı mirasçı, tenkis davası açarak saklı payını talep edebilir.
Mirasçılıktan çıkarma kararı vasiyetnamede yapıldığı için, bu karara karşı iptal davası açılabilir. Ayrıca, miras bırakanın çıkarma sebeplerinde esaslı bir hata yapması halinde de iptal davası açılabilir. Mirastan çıkarılan mirasçı, miras payı alamaz ve tenkis davası açma hakkına sahip değildir. Eğer miras bırakan, çıkarılanın miras payında herhangi bir tasarrufta bulunmamışsa, miras payı çıkarılanın yerini alan diğer mirasçılara geçer.
TÜRKİYE’DE YABANCILARIN MİRAS HAKLARI
Türkiye’de yabancıların miras hakları, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu, Türkiye’de miras hukukunu düzenleyen temel yasal düzenlemeyi oluşturur. Yabancıların miras hakları, Türk vatandaşlarının miras haklarıyla aynı ilkelere dayanır.
Türk Medeni Kanunu’na göre, miras konusunda ilke olarak “uluslararası kişilik” ilkesi geçerlidir. Bu ilke, Türkiye’de miras hukukunun, kişinin vatandaşı olduğu ülke hukuku tarafından belirlenmesini öngörür. Yani, bir yabancının miras hakkı, miras bırakanın uyruğu ve o ülkenin ilgili kurallarına göre değerlendirilir.
Ancak Türkiye’de taşınır ve taşınmaz malların mirasçılığı konusunda bazı sınırlamalar ve özel düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye’de taşınmaz mal varlığına sahip olan bir yabancı, Türk vatandaşlarına oranla daha sınırlı miras haklarına sahip olabilir. Bu konuda miras bırakanın vatandaşı olduğu ülkenin yasal düzenlemeleri ve Türk hukuku arasındaki uyum ve öncelik kuralları dikkate alınır.
Türkiye’de Miras Hukuku açısından mirasçının Türk Vatandaşı olması veya olmaması önem arz etmemektedir. Yabancılar eğer Türkiye’de mirasçılık sıfatı kazandılarsa Medeni Kanun uyarınca yabancıların miras hakları aynen Türk vatandaşları gibi korunur ve mirastan paylarını alırlar.
Eğer miras bırakan kişi Türk vatandaşı değilse ve Türkiye’de gerek nakdi gerek gayri nakdi ( taşınmaz, araç, hisse senedi vb.) bir malvarlığı bulunuyorsa; öncelikle 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku uyarınca yetki kuralları belirlenir ve sonrasında miras bırakanın vatandaşı olduğu ülke ile olan ikili anlaşmalar incelenir. Herhangi bir engelle karşılaşılmadığı takdirde miras bırakanın malvarlığı için mirasçıları arasında miras paylaşımı yapılır ve yabancıların miras hakları korunmuş olur. Mirasçılar kendilerine intikal eden mirası Türkiye’de tutabilecekleri gibi yurtdışına çıkarma özgürlüğüne de sahiptirler.
Yabancıların miras hakları uluslararası hukuk kapsamında olduğundan dolayı hak kaybına uğramamak için Miras Avukatı‘ndan destek alınması çok önemlidir.